Uzun zamandır onca mevzu varken yazamamanın ızdırabıyla kalemi tam kurutmadan,

Yazmaya başlarken ki kavlimize uygun güne dair düşündüklerimizi yazmak istedim.

Kalemi kurutmak kelamı unutmak gibi bir şey, iç düşüncenin infilakı gibi.

Bir baba olarak bir aydır tüm detaylarını takip ettiğim Minik Narin'in katli milyonlarca insan gibi benim de içimi parçaladı.

Nasıl parçalanmasın koskoca bir köy küçücük bir kız çocuğunu öldürmek için anlaşmış, iş birliği yapmış sanki.

Onca gayri ahlaki senaryo,  onca ahlaksız içinde tek masum kız çocuğu hunharca canice hepimizin gözü önünde  alıp koparıldı hayattan.

Bir aydan fazla oldu 7/24 saat Narin konuşuldu tartışıldı.

Herşey biliniyor olmasına rağmen 85 milyonun yüz karası bu olay henüz tam manası ile aydınlatılmış değil,

Magazinel bir hal aldırılan bu trajik durumdan nasıl bir çıkarım yaparız bilemiyorum .

Toplum yapımızın ne kadar bozulduğu, ahlaki, dini, örfi, manevi tüm değerlerimizin yerle bir edildiğine şahit oluyoruz.

Bundan sonra sanırım güven duygularımızı bir kez daha gözden geçireceğiz.

Anne baba amca dayı güvensiz, çocuklarımız güvencesiz mutsuz, bilinmez bir paranoya işinde yalnızlığa mahkum yaşayacak.

Narin olayı esnasında fütursuzca ortaya atılan iddiaların, toplum olarak en kutsal sosyal yapımız olarak kabul ettiğimiz ve oluşturan bireylerin kendilerini güvende hissettikleri  AİLE Çatısını nasılda çatırdattığına hep beraber şahit olduk.

Asırlardır korumak için her türlü fedakarlığın yapıldığı AİLE Yapısının bozulmasının  toplumun tüm katmanlarını olumsuz etkileyeceğini, küçük bir kızı koruyamayan, güvende hissettiremeyen  devletin de milletinde kendi bulunduğu durumu gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Diğer zamanlar bu gibi durumlarda idam çığırtkanlığı yapanların sessizliği, bu canice olayın bu kadar tartıştırılmasında acaba bir şeyler mi perdeleniyor şüphesi uyandırmıyor desem yalan söylemiş olurum.( buda benim paranoyam )

Çocuk istismarcılarına, katillerine, tecavüz suçlarına idam getirilmesi daha caydırıcı olurmuydu!

Önleyemediğimiz kadına şiddeti bu yolla önleyebilirmiydik acaba diye atıp tutuyorum, Terör suçlularına uygulayamadığımız idamı bu vesile ile uygulasak bir çok olumsuzluğun önüne geçeriz diyecekken,

Yüzlerce yılla yargılanıp 3-5 ay yatıp çıkan dolandırıcıları, kara para aklayanları, kalpazanları görünce bundan da vazgeçiyorum.

Bunca sessizlikte acaba bir komplo bir tezgahın içinde miyiz diye şüpheyle düşüyorum içim kararıyor.

Başka Narinler ölmesin, başka Sılalar işkence taciz görmesin diye belirli suçlarda özellikle çocuk istismarında idamın getirilmesinden yanayım.

Madem içimizde merhamet yok, vicdan yok, acıma duygusu ahlak yok, Allahtan korkmuyor kanunlardan çekinmiyoruz bu suçun karşılığı diğerlerinden farklı olmalı biran önce idam geri getirilmeli diyorum derken İstanbuldan bir şehit haberi geliyor.

26 ayrı suçtan sabıkası olup elini kolunu sallayarak dışarıda gezen bir şerefsiz hayatının baharında gencecik bir polis memuru olan Şeyda YILMAZ’ı şehit ediyor.

Çete liderlerinin siyasi liderlerle poz verip siyasete ayar verip dizayn ettiği bir yerde onların türevleri her haltı yer gider cinayette işler hırsızlık ta yapar.

Niye, çünkü onlar için bazen içerisi dışarıdan güvende, nasıl olsa bir yolunu bulur çıkar dışarı.

Suçlular korkusuz dışarıda gezdiği sürece masumları güven de değil !

Yok bu çağda idam mı olurmuş, yok idam çözüm değilmiş falan filan hepsi hikaye sınırları başkalarının yaşamını garantiye almak için Narinler ölmesin, Sılalar işkence taciz görüp nice minik yürekler tecavüze uğramasın diye İdam geri gelmeli, suç işleyen ölüm korkusuyla işlemeli.