Birkaç gün önce feci bir tekne kazası ile aramızdan ayrılan ve bu riyakâr yalan dünyanın yükünden kurtularak ahirete intikal eden ATSO Başkanı Ali Bahar’ın ölüm haberini aldığımda yerimden kalkamadım. Yaşar Kemal’in şu dizeleri dudağımdan döküldü.
"O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık..."
Ne acı ki, güzel bir insan daha aramızdan bir yıldız gibi kayıp gitmişti. “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetini bildiğimiz halde insan, sevdiği bir dostunun ani ve beklenmedik ölümüne sessiz kalamıyor.
Ali Bahar’ın çalışkanlığı, hoşgörü ve merhameti ile herkese örnek bir kişiliği vardı. Sadece Antalya’da sanayi ve ticaretin gelişmesi, yeni yatırımların teşvik edilmesi ile değil; kültür, sanat ve eğitim ile de yakinen ilgiliydi.
ATSO ’da ki anma töreninde salonu dolduran kalabalığa teşekkür eden Ali Bahar'ın kardeşi Berkay Bahar, üzüntüsünü dile getirdi. Ali Bahar'ın Antalya sevgisi ile dolu olduğunu söyleyen sevgili Berkay Bahar, "Ne zaman uçaktan insek, "Kokuyu alıyor musun" derdi? Ne kokusu dediğimde "Antalya kokusu" derdi" ifadelerini kullandı.
“Antalya aşığıydı.”
Gerçekten de Ali Bahar için ölüm ansızın ve hazırlıksız geldi. Duygusal açıdan baktığımızda tüm sevenlerini üzdü ve gözyaşları ile son yolculuğuna uğurlandı. Gerek ATSO ’da yapılan anma töreninde gerekse mezarlıkta yapılan dini merasimde kalabalık, iğne atsan yere düşmeyecek kadar fazlaydı.
Herkesin ölümü farklı olur. Kimin ne zaman ve ne şekilde öleceğini insanoğlu kestiremez. Ölüm aniden gelir hem öleni hem de sevenlerini hazırlıksız yakalar. Eğer ölüm zamanı bilinseydi, yakınlar ile helalleşirler ve vasiyetlerini söyleyebilirlerdi. Aslına bakılırsa bazen ölen çaresiz olduğu gibi, ölüm de çaresiz kalıyor. Tıpkı Ali Bahar’ın ölümü gibi.
Kötü bir yaşantı, faydasız bir ömür, merhametsiz bir geçmiş, iyilikten uzak bir hayat süren kişinin, son demlerinde bu kadar kalabalık ve gözyaşları ile uğurlanması mümkün mü? Böyle bir insana “çok iyi bir insandı” demenin de anlamı yok. En azından sessiz kalınır.
Ali Bahar, ölmeden önce ne düşündü bilemeyiz. Belki duygu dünyasında depremler, şimşekler, kasırgalar, tufanlar koptu. Belki gözlerinin önünden; eşi, babası, annesi, çocukları, kardeşi ve sevdikleri birbiri ardında siluet gibi belirdi ve geçti. Onlarla konuşur gibi yaptı. Belki de gerçekten de söylemek isteyip de söyleyemediği şeyleri mırıldandı. Şairin dediği: “Ölecek miyim tam da söyleyecek çağımda, söylenmedik cümlelerin hasreti dudağımda” sözüne ne kadar yakışan bir haldir bu.
İnsan hayatı gelip geçicidir. Herkes bir müddet konaklayacak ve ait olduğu yere gidecektir. Tıpkı bir handa olduğu gibi, insanlar bu dünyaya gelir ve bir süre sonra da ayrılırlar. Tıpkı Aşık Veysel’in dediği gibi: “Dünya iki kapılı handır/ Gidiyorum gündüz gece…"
Tabi ki, ölüm zor bir dönemeçtir. “Ateş düştüğü yeri yakar.” O dönemeçten hepimiz geçeceğiz. Tıpkı bizden öncekiler gibi. Oraya hazırlanmaktan ve iyi insan olmaktan başka çare yok ki...
Ali Bahar’ı Antalya’ya ilk atandığım andan beri tanırım. Yakın dostluğum oldu. İl tanıdığımda neyse ölümüne kadar da oydu. Tavır ve davranışları hiç değişmedi. Bazı belediye başkanları gibi havalanmadı! Telefonlara çıkar, istek ve önerileri dinler ve STK’larda gelen projelerle ilgilenirdi. Hiçbir zaman siyasete yakın durmadı.
Bir görüşmemizde; kendisinin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olması gerektiğini, kentin vizyoner ve halkçı bir başkana ihtiyaç duyduğunu, sahip olduğu yüksek enerjisinin sadece sanayicilere değil, geniş halk kesimlerine yansıması gerektiğini ifade ettim. O nazik üslubu ile: “Müdürüm, ATSO ’ya yeni seçildim. Antalya sanayi ve ticaretinin geliştirilmesi lazım. Sadece turizm ile anılan bir kent olmak, Antalya hayalimize yetmez, o işi de başka arkadaşlar yapsın” demişti.
Ali Bahar Antalya'nın başarısı için çalışan hem işinde hem de temsil ettiği sivil toplum örgütlerin de başarıları ile kendinden söz ettirmiş birisidir. Öldükten sonra iltifata ve övülmeye de ihtiyacı yoktur.
Lakin marifet, iltifata tabidir…”
Ali Bahar, birileri için istenmeyen ve rakip görülen vizyoner bir isimdi. Seçildiği yere gelmemesi için mücadele de edilmiş olabilir. Bütün bunlar hayatın akışı içinde normal sayılabilir. Normal olmayan şey; hala kin kusan, arkadan konuşan ya da timsah gözyaşları döken insanların varlığıdır.
Gözünü para ve makam hırsı bürümüz çok insan var bu kentte. Gözlerini toprak doyursun! Ali Bahar, son yolculuğunda onlara şu mesajı da verdi: “Önce adam olun! Kentiniz ve halkınız için çalışın! Üretin! Kazandığınızı kentiniz ve halkınız için harcayın! Yardımsever olun! Yoksa küçük bir azınlığın katılımı ile hayır duası almadan gidersiniz!”
İnancımız, “Ölülerinizi güzellikleri ile anınız; yalnızca iyi taraflarını dile getiriniz. Günah ve kötülüklerini ise gizleyiniz...” der.
Lakin bendeniz, Ali Bahar için kötü söyleyen birisi ile karşılaşmadım. Gizlenecek bir yanının olduğunu da düşünmüyorum. Ola ki; gıyabında ona dil uzatmaya, kötü konuşmaya ve dedikodu yapmaya yeltenenler olursa; söylediği her sözün kendisine döneceğinin bilinmesini isterim.
Allah rahmet eylesin. Nurlar içinde uyusun inşallah.