Kuruluşunda halkta heyecan ve umut yarattığı için hızla büyüyen İYİ Parti, kendisinden beklenen politikalar üretemedi ve stratejik hamleler yapamadı. Böyle olunca da teşkilatlar, sahalara inecek donanımlı ve sevilen kadrolardan yoksun bırakıldı! 

Ve Meral Akşener’in, haklı ya da haksız verdiği kararlar ve uygulamalar; halkta ve teşkilatlarda kırgınlığa, umutsuzluğa, küskünlüğe ve istifalara neden oldu. Hele milletvekili seçimlerinde yapılan hileli temayül yoklamaları ve çıkar karşılığı olduğu iddia edilen aday seçimleri halkta şaşkınla karşılandı. 

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi kazanacak iki aday varken, Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi sonucu seçim, Erdoğan’a altın tepsi içerisinde hediye edildi.

Bu konuda Akşener haklı çıkmasına rağmen, masada kalıp -oturma ve İttifak’a yönelik sert söylemler neticesinde Fatura Akşener’e ve İYİ Parti’ye kesildi. Halbuki İYİ Parti’nin oyları %’20 bandını aşmış, CHP’yi yakalamak üzereydi. 

Yerel seçimlerde ise “Hür ve Müstakil” girme kararı, yanlış adaylar ve tepki çeken söylemler; Parti’nin oylarını %’3 seviyelerine çekti.

Yerel seçimlerden öncesinde seçimlerden önce “Oy vermezseniz evime döneceğim. Siyasetin S’siyle meşgul olmayacağım” diyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, halktan güven oyu alamayınca siyasetten çekildi.

Meral Akşener’in yerine olağanüstü kurultayda genel başkanlığa seçilen Müsavat Dervişoğlu, siyasi kişilik olarak donanımlı ve liderlik kabiliyetleri olan bir lider. Üstelik teşkilatçı ve iyi bir hatip…Buna rağmen, yerel seçimlerden önce ve sonrasında başlayan istifalar hız kesse de hala devam ediyor. Bunun nedenleri konusunda iyi bir analiz yapılması gerekir.

Sn. Dervişoğlu, MHP tabanından gelen bir isim. Yakın çalışma arkadaşlarının çoğu da öyle.  Bu durumun avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Eğer İYİ Parti, MHP tabanına hitap edecekse ve Türk milliyetçiliği ideolojisi ile kendisini sınırlayacaksa iktidara gelme şansı yok. Ancak İttifak ortağı ve küçük bir Parti olarak yoluna devam edebilir. 

Ya da eski liderinin dediği, gibi “tarih olur.”

Sn. Dervişoğlu liderliğindeki İYİ Parti, beklediğim atılımları şu ana kadar yapamadı. Kamuoyu yoklamalarında oy oranının %’5-6 civarında çıkması bu savımı doğruluyor.

İYİ Parti lider ve yönetiminin bir politika belirlemesi ve eylem planı hazırlaması elzem görünüyor. Yapılması gereken; kurumsal yapıyı güçlendirmek, aidiyet duygusunu geliştirmek ve doğru politikalar üretmek olmalıdır. Mevcut ve başarısız kadroları allayıp pullayıp halkın önüne çıkarmak yenilik ve değişim değildir. 

Bazı yöneticiler, MHP’den kalma alışkanlıklarını devam ettirerek eş- dost-tanıdık ekseninde lideri yanıltarak teşkilatlara atama yapılmasını sağlıyor. Gerekçe hazır: “Teşkilatlar istiyor!” Hangi teşkilat? Kaç kişiler? Halkta karşılıkları var mı?

Biz bu teşkilat yapısını milletvekili temayül yoklamalarında gördük ve yapılanları da unutmadık! MHP gibi hareket edilirse, İYİ Parti büyük yara alır. “Lider-Doktrin-Teşkilat” anlayışı partiyi ikinci yavru MHP yapar ki, bu durum İYİ Parti’nin intiharı olur. 

Sn. Dervişoğlu delegelere teşekkür ettiği konuşmasında, “Herkes emin olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne mutlu Türk’üm diyene!” demişti. Dervişoğlu’nun bu söylemi ile eskinin devamı olmayacağını, yeni bir ekip ve yeni politika ve stratejiler ile geleceğe hazırlanacaklarının sinyalini verdiğini düşündüm ve açıkçası inandım da…. Ayrıca “demokratik milliyetçilik” kavramına vurgu yaparak; 

Atatürk, cumhuriyet ve Türk kavramlarını öne çıkardı. 

Tanıdığım kadarı ile kararlı ve başarma konusunda inatçı bir yapısı olan Dervişoğlu; çevresinin yanıltıcı etkisinden kurtularak sahaya inmeli, halkla ve toplumun sosyal dinamikleri ile kısa zamanda buluşmalıdır. Ancak bu işi doğru ve sağlıklı yaparsa, genel başkanlıktan liderliğe doğru evrilebilir.  

31 Mart öncesi seçim sürecinde yazdığım bir köşe yazısında demiştim ki; 

“Yerel seçimlerde alınan oy bir ölçüdür ama hayatın sonu değildir. Neticede bir yerel seçim… Adayın kişiliği ve halkta karşılığı oy oranına etki edecek ve partiler arası oy geçişleri çok daha kolay olacaktır. Önemli olan yerel seçim sonrasında yapılacak işler ve atılacak adımlardır. İYİ Parti’nin şu iki husustan birinde karar kılması gerekiyor:

1)Ülkücü fikriyatı, partinin birinci değeri kılarak, MHP ile bu konuda rekabet çizgisine yönelmek…Yani Türk milliyetçilerini “ÜÇÜNCÜ YOL” seçeneği ile tek çatı altında toplamak için çaba göstermek,

2) Türk milliyetçiliği çizgisini korumak kaydı ile merkeze yönelmek ve “parti üyelerini ayrılıklarda değil, ortak değer ve ilkelerde buluşturarak” Türkiye’nin her bölgesinden oy alacak hale getirmektir.

Bunun için “bütünleştirici bir parti” hüviyeti gerekir. Şu anda siyasetin %’70 alanı boştur.  Bir el İYİ Parti’nin bu çizgiye çekilmesini önlemeye çalışmaktadır. Hem içerde hem de dışarda…”

Kanaatime göre, ikinci MHP olmaya gerek yoktur. İYİ Parti, Türkiye’yi yönetmeye talip olmalıdır. Bunun için de ileriye yönelik, belli ve sağlam bir siyasi duruş ve sağlam bir omurga oluşturulmalıdır. Kolay değil ama imkânsız da değildir. İdeolojik yaklaşım ve söylemler yerine; halkın sorunlarına değinen, her konuda projesi ve çözüm önerileri olan, halkın geniş kesimlerinin beğenisini ve güvenini kazanmış, dinamik kadrolara sahip bir İYİ Parti, kendisini sürekli yenileyerek merkeze yönelebilir ve iktidar alternatifi olabilir.

Sn. Dervişoğlu buna başarabilecek mi? Söylemler iyi teşkilatlarda bir heyecan dalgası yarattı. Lakin aynı heyecan halka yansımadı. Yerel siyasetçilerin halka güven verecek ve sorunlara çözüm yolları gösterecek kalite ve kapasitede olması gerekir. Yerelde değişim, dönüşüm ve gelişim esastır. “Eski tas eski hamam…” mantığı ile yüce dağlar aşılmaz.

“Mektup yazdım Hasan'a ha Hasan'a, ha sana.”