Bloomberg LP, merkezi New York City, Midtown Manhattan'da bulunan, özel bir Amerikan finans, yazılım, veri ve medya şirketidir. Bu şirket, son teknolojiye sahip stüdyolarını, üretim hizmetlerini ve haber toplama çalışmalarını Türkiye dahil çeşitli ülkelerde de devam ettirmektedir.

Bloomberg analistleri bir çalışmalarında ülkelerin demokrasi, yarı demokrasi ve otokrasi; hangi yönetim biçimi ile yönetildiklerini incelemişler,

Türkiye’nin son yıllarda demokrasi çizgisinden uzaklaşarak otokrasiye yakınlaştığını iddia etmişlerdir.

Siyasi ortamın giderek gerginleşmesi, anayasa, yasa ve yargı kararlarına uyulmaması, vatandaşların keskin çizgilerle kutuplaştırılması, kurumların yasalar yerine tek bir kişinin talimatlarına göre düzenlenmesi, iddialara gerekçe olarak gösterilmektedir.

Peki, otokrasi nedir?

Otokrasi, devletin mutlak gücünün bir kişinin üzerinde toplandığı yönetim sistemidir. Otokrasi ile yönetilen ülkelerde; yasama, yargı ve yürütmeyi elinde bulunduran kişinin kararları, hukuki kısıtlamalara ve denetime tabi değildir.

Ekonomi açısından ise;

“Türkiye’deki siyasi çalkantı riskini artıran unsurların başında, ülkenin maruz kaldığı yüksek borçlanma maliyetleri ve düşük yatırımlar geliyor. Bu ekonomik sorunlar, genel büyüme hızını yavaşlatarak, istikrarsızlık riskini daha da artırıyor” sonucuna varmışlardır.

Türkiye’de demokrasi ve hukukun, ekonomik kalkınmanın temeli olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Üstelik, yatırım diye alınan borçlar bile betona gömülüyor. Tarım arazilerimiz, ormanlarımız ve ovalarımız çölleşiyor.

Otokrasi ile yönetilen Mısır bile 114 km kanal yapıyor ve Nil nehrinden gelen su ile çölü ovaya çevirmeye çalışıyor. Böylece Mısır'ın toplam tarım arazisi miktarı %’30 artacak. Proje bedeli 5,25 milyar dolar. Sanayisi güçlü olmayan toplumlar için tarım çok önemlidir.

Eğri oturalım doğru konuşalım! Her olumsuzluğu dış güçlere bağlayan bir iktidar ile yönetiliyoruz. Bu yazılanlar yalansa, “dış güçler bizi kıskanıyor!” Lakin işin aslı o değil. İktidar; uyarıları iyi tahlil ederek kendisini düzelteceği yerde hamaset yapıyor! Hamaset oy getirir ama ülkeyi getirdiği nokta ise PERİŞANİZM! Yapılması gereken hamaset değil, rasyonel düşünceyi ve ekonominin evrensel kurallarını esas almaktır.

Türk halkının ekonomi ve siyasi alanda rahatlaması için siyasi gerginliğin düşürülmesi, hukukun üstünlüğü ve demokratik ilke değerlerin hâkim kılınarak kurumları güçlendirilmesi gerekir. Demokrasi ve hukuk olmadan ne ekonomi rahatlar ne de yabancı yatırımcı gelir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt zaferinin kutlama törenlerinde; normalleşmeden bahsederek “hepimiz aynı gemideyiz” dedi. Ancak toplum somut adımları görmek istiyor. Zira ne Erdoğan eski Erdoğan ne de toplum eski toplum. “İkbal gemisi” ile yandaş ve mutlu bir azınlık ile geziye çıkanlar; “Külfet gemisi” için vatandaşı yardıma çağırıyor. Böyle olunca da inandırıcı olmuyor.

Taha Akyol’un dediği gibi “İktidarlar da muhalefetler de gelip geçer. ‘Devlette devamlılığı’ sağlayan kurumlardır, kurallardır, devlette yetki ve görevlerin belirli olmasıdır, kısacası hukuktur.” (Hürriyet, 30 Aralık 2013)

AK Parti, AKP’ye dönüşmeden önce ekonomi, demokrasi ve hukuk alanında önemli başarıların altına imza attı. Adalet ve kalkınmayı esas alan bir Parti, nasıl oldu da bu hale geldi? Yolsuzluk, Yasaklar ve Yoksulluk (3Y) ile mücadele edeceği vaadi ile geniş halk kitlelerinin beğenisi ve oyunu kazanan AK Parti; 2011 yılından sonra ne söylediyse tersini yaptı.

Başka bir demokratik ülkede olsaydık, bu iktidar çoktan giderdi! Ne yazık ki, muhalefetin yanlış politika ve kararları iktidarın ömrünü uzattı. Meclis’te yaşanan gerginlikler sonucu yumrukların sıkılması ve kan dökülmesi… Ankara’nın göbeğinde E. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in katledilmesi…Milletvekili seçilen ama Gezi davasında yargılandığı ve ceza aldığı gerekçesi ile milletvekilliği düşürülen Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından iki kez ‘hak ihlali’ kararı verildiği halde hak gaspının devamı…Sosyal medya yasaklamaları…Sokak röportajında söylediği sözler nedeni ile Dilruba Kayserilioğlu’nun tutuklanması ve tepkiler üzerine gece yarısı apar topar serbest bırakılması… Bu sayılanlar iktidarın ve MHP’nin hanesine eksi yazabilir ama halkın gerçek gündemi olmadığından iktidarı yaralar ama can evinden vurmaz!

Halkın gerçek gündemi ekonomi ve geçim sıkıntısıdır. İşçi, memur ve emekli yaşam mücadelesi verirken esnaf; kepenk kapatmakta, çiftçi toprağını ekememektedir. Lakin Türk ekonomisinin içinde bulunduğu darboğazın ceremesini; iktidar ve mutlu azınlık değil, halk çekmektedir. Kısacası, muhalefetin seçim stratejisi, ekonomi üzerine kurulmalıdır.

Teğmenler

Bir de Kara Harp Okulu öğrencilerinin resmî tören dışında yaptığı toplu yemine değinmek isterim. Bu yemin, 2022 yılına kadar okutulan bir yemindir. Her mezuniyet sonrasında yeni mezun Teğmenler, Okul birincisinin etrafında çember olur ve andı tekrar ederlerdi. Bunun adına “Kılıç çatmak" denir.

Türk ordusunu Atatürk'ten ayrı düşünmek imkansızdır. Her Türk asker doğar ve her asker Mustafa Kemal'in askeridir. Bu yemin dolayısı ile genç teğmenler hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları; ülkenin fayları ile oynanması anlamı taşır.

Hangi inançta, hangi kimlikte, hangi mezhepte, hangi siyasi görüşte olursak olalım; devleti ayakta tutan kolonlarla oynamamak gerekir. Hele Yargı, Ordu, MİT ve Emniyet gibi birimlerin politika malzemesi yapılması son derece yanlıştır, telafisi imkânsız sonuçlar doğurur.

Kısacası Türk ordusunun tartışma dışına çıkarılması gerekir.