Bu hafta açılan okullarla birlikte velilerin çocuklardan daha heyecanlı ve zaman zaman paranoyakça olduğu ülkemizin en kaotik maratonu başladı. Efenim çocuk genç ergen okulda başka bir mücadele verirken veliler okul dışında bambaşka bir mücadele içerisinde gün hafta ay sayarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Malumunuz bunca çabanın sonunda bu gençleri, sorgulamaya, araştırmaya ve düşünmeye yönlendiren bir çok akademisyenin olduğu çok muhteşem eğitim sistemine sahip üniversiteler ile birlikte çok demokratik ve adil bir istihdam politikasina sahip, kişisel gelişimin kitabını yazmış kurumsallaşmış ve insan kaynaklarının kritik öneminin farkına varmış büyük bir işveren kitlesi beklemekte.
Tabi bunun yanında çok okuyup az konuşmanın çok bilip az söylemenin eleştiri yapmanın ve sorgulamanın edep kavramı ile orantısına dikkat eden bir toplumun da varlığı cabası.
Mezun olur olmaz aldıkları bu muhteşem eğitim sonucunda geliştirdikleri sosyal yönleri ve kazandıkları özgüven ile hali hazırda bekleyen birbirinden farklı kariyer fırsatları ve kurumsal firmalarla ulaşacakları bir gelecek resmi varken elimizde bu yarış içerisinde kendini kaybetmemek mümkün değil tabi ki. Yetenek ve isteklerine göre başarılı olacaklarına inandıkları işi yapmalarını teşvik eden illa bir iş arayarak değil iş kurarak ve risk alıp girişimci olarak da kendi sorumluluklarını kendilerinin aldığı bir yaşantıyı destekleyen ailelerin varlığı da çok, değil mi efenim!
Yoksa bizim gençlerin arasında facebook falan gibi gereksiz ama ihtiyaç haline gelen uygulamaları da bulacak milyon dolar değerinde işlere dönüştürecek bir sürü gencimiz vardı da biz mi tepindik tepelerinde, "hös de yat gece gece icat çıkarma" diye.
Ya da çocuklarımızın ne yaparken mutlu olduklarından çok elaleme ne iş yaptıklarını anlatırken takıldığımız unvan manyaklığı mı sonunu getirdi mutlu insanların. Bir insan ne ile mutluysa onunla yaşamalı ve onunla kazanmalı hayatını diyebilecek kadar cesur ve sade olmayan bu insan topluluğunun yarattığı köpük bir çalışma sistemi içerisinde işini mesai arkadaşını müşterisini hastasını öğrencisini sevmeyen hatta hayallerinden vazgeçtiği için kendini sevmekten vazgeçen doktor, öğretmen, mühendis, mimar, avukat, mali müşavir, genel müdür, imam vb gibi bir çok meslek sahibi insan var aramızda.
Farklı düşünmekten korkan çoğunluğa ayak uyduran düşünce kölelerinden oluşmuş sıkıcı ve yerinde sayan bir grup insan olup çıktık sonunda. İşiyle ve kendisiyle mutlu olmayan bu insanların eşiyle ve evladıyla ya da çalıştığı kimselerle mutlu olmasını da beklemek zor ne de olsa.
Dolayısıyla çocuklarınızı at yarışındaki jokey misali sistematik bir yapının kölesi olması için dört nala sürenlerden olmayınız lütfen. Hayatını nasıl kazanacağına kendisi karar versin. Zira kararında sorumluluk almadığı hiçbir şeyin başrolünde de hakkıyla bulunmaz kimse. Tüm evlatlarımıza severek ve isteyerek okuyacakları bir eğitim serüveni ve bilinçli bir şekilde çalışacakları keyifli bir iş hayatı dilerim.