Üzülüyoruz gerçekten.. Çünkü şimdi yine Gaziantep konuşulacak.. Yine “aman bu kente gitmeyin” denilecek. İşte kahrolduğumuz da bu.. Siz, biz, hepimiz şehrimizin güvenli olması için çaba gösterip duralım.. Özellikle son dönemlerde Fatma Şahin kendini paralasın, Gaziantep’in dışarıya yönelik algısını değiştirmek ve kente yerli yabancı turist getirmek için olağanüstü çaba göstersin.. Bizler bu yönde harekete geçelim, herkese dil dökelim.. Ama tüm bunlara karşın, ciğeri beş para etmez, beyinleri yıkanmış adına insan bile diyemeyeceğimiz kişiler çıkıyor, herşeyi allak bullak ediyor. Polislerimizi şehit ediyor, şehrimiz için tam da bu sıralarda başlatılan “Şimdi Gaziantep’e gitme zamanı” hamlesine büyük darbe vuruyor..
Ne kadar tedbir alınırsa alınsın, ne yapılırsa yapılsın, maalesef ölümü göze almış ve bunu da cennete gideceği inancı beyinlerine işlenmiş kişiler yapıyor.. Müslümanım diyorlar, ama Müslümanları, masum halkı, polisimizi, askerimizin canına kıyıyorlar.. İşte dün önce 500 evlerde, sonra Gazikent’teki iki olay, tüm dünyada anında duyuldu.. Belki de Gaziantep emniyetinin titizliği, dikkati ve polislerin fedakarca çalışması olmasa, daha büyük kayıplar yaşayabilirdik..
PES ETMEYECEĞİZ
Elbette bunlar bizleri yıldırmamalı.. Pes ettirmemeli.. Bu şehirde yaşıyorsak, bu şehirde kalacaksak, direnmeliyiz.. Dik durmalıyız.. Mücadele etmeliyiz.. Elbette yaşadığımız olumsuzluklar olacak. Elbette bu kenti yönetenler ile yetkili makamların yıllardan beri yapılan uyarıları dikkate almayıcı yanlışları olabilecek, kendi bildiklerini yaparak sizi bizi dinlemeyip, dikkate almayacak işler yapabilirler.. Kontrol ve istihbarat meselesinde yeterince titiz davranmayabilirler..
PES ETMEYECEĞİZ
Elbette bunlar bizleri yıldırmamalı.. Pes ettirmemeli.. Bu şehirde yaşıyorsak, bu şehirde kalacaksak, direnmeliyiz.. Dik durmalıyız.. Mücadele etmeliyiz.. Elbette yaşadığımız olumsuzluklar olacak. Elbette bu kenti yönetenler ile yetkili makamların yıllardan beri yapılan uyarıları dikkate almayıcı yanlışları olabilecek, kendi bildiklerini yaparak sizi bizi dinlemeyip, dikkate almayacak işler yapabilirler.. Kontrol ve istihbarat meselesinde yeterince titiz davranmayabilirler..
Ama tüm bunlara rağmen onlara kızmayacağız.. Çünkü zaman sitem etme, öfkelenme, tepki gösterme zamanı değildir.. Zaman Gaziantep'in algı ve imaj konusunda darbe yememesi için el ele vermenin zamanıdır.. Bu şehir Gazi’dir, şehitliği de çok iyi bilir..
Yeri gelmişken ifade etmekte yarar var.. Bu şehirde yıllardır yazıyor, birçok konuda uyarılar yapıyorum biliyorsunuz.. Bunları dikkate almayanları da biliyor görüyorum.. Arşivim en büyük belgedir.. İsteyen okuyup bakabilir.. Ancak bunlar bizi yıldırmamalı, umutsuzluğa kapılmamalıyız.. Herkes el ele vermeli, Gaziantep’i yaşanılmaz yapmak isteyenlere dur demeliyiz.. Bunu özellikle Gaziantepliler yapmalı.. Kendini Gaziantepli hissedenler yapmalı.. Kesinlikle Gaziantep ruhunu canlandırmalı ve tüm olumsuzluklara karşı bizler büyüklüğümüzü, olgunluğumuzu ve kentimize nasıl kurtuluş savaşında Antep harbinde yaptıklarımız gibi direnip meydanı bu teröristlere bırakmamalıyız..
YAVUZ COŞKUN SESSİZ KALMADI VE AÇIKLAMA YAPTI
Geçen hafta Gaziantep Üniversitesinde yaşanan gelişmeler hakkındaki yazımdan sonra, eski Rektör Yavuz Coşkun hakkındaki iddiaları dile getirmiş ve bunların doğru olup olmadığını sormuştum.. Yavuz hoca bu çağrıya sessiz kalmadı ve açıklama gönderdi. Aynı zamanda telefonla arayıp, önce halamın ölümünden dolayı başsağlığı diledi, sonra da yazdıklarının bütünlüğünün bozulmamasını rica etti.. Bizde saygımız gereği, Yavuz Coşkun’un açıklamasını olduğu gibi yayınlıyoruz. Okuduktan sonra değerlendirmek, beğenmek veya eleştirmek, doğru olup olmadığına, inanıp inanmamak sizlere kalıyor..Bu arada Yavuz Hocanın bu açıklamasına karşın, bir yetkili veya mağdurlardan birisi veya yakını açıklama yapacak olursa, onlara da köşemin açık olduğunu söylemeliyim..
İŞTE HOCANIN YAPTIĞI AÇIKLAMA:
10 Ekim 2016 pazartesi günü köşenize taşıdığınız “(SON SÖZÜM YAVUZ COŞKUN HOCAYA ...)” başlıklı bölümde söz ettiğiniz hususlarla ilgili açıklama aşağıdadır.
Ben sekiz yıl boyunca; gece-gündüz, hafta sonu, tatil dinlemeden; bütün şartları sonuna kadar zorlayarak; coğrafyamızda başımıza gelen bütün sıkıntılara rağmen, üniversitemizi büyük, kaliteli, adından söz edilir bir hale getirmek için canhıraş bir şekilde çalıştım. Öğrenci sayısı 10.000'lerden 50.000’lere, fakülte sayısı 5’ten 16'ya, program sayısı 118'den 280’e, yabancı öğrenci sayısı 80’den 3000'e (98 ülkeden) yükselmiş; merkez ve ilçelerde kampüslerimizde eğitim binaları, açık ve kapalı modern spor tesisleri, yurtlar, devasa bir kongre kültür merkezi, 41 gibi yeni inşaat -(300.000 m² kapalı alan) çevre düzenlemeleri gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan Türkiye'nin kalite açısından en iyi üniversite hastanelerinden birine ve en sağlam döner sermayesine sahip olduk.
Türkiye üniversiteleri arasında çeşitli endekslere göre hep 13-16. sıralarda olduk ve en son Tübitak tarafından iki ay önce açıklanan Girişimci ve Yenilikçi üniversite endeksi 2016 sıralamasında Devlet üniversiteleri arasında 9.sırada, tüm üniversiteler arasında ise 16. Sıradayız.
Tüm kamuoyunun da bildiği üzere, ikinci dönemimde (2012-2016) FETÖ, eski adıyla cemaat karşıma aday çıkarmış, tarafıma basın, YÖK, devletin diğer yetkili organları nezdinde ve özellikle de başsavcı, savcı ve yargıçlarla çeşitli kumpaslar ve saldırılar gerçekleştirdi. Bunlarla yılmadan sonuna dek mücadele ettim. Ama adaletin o dönemde bu kadar alçaltılmasına karşın, kendim adaletten, hukuktan asla taviz vermemek konusunda kararlı bir tutum sergiledim. Çünkü “Adalet mülkün temelidir”. Bu söz değil, her halukarda da böyledir. Tüm üniversiteyi güzel veciz anlamlı sözlerin yer aldığı yüzü aşkın bayrak şeklinde direklerle donattım. Bunlardan biri de rektörlüğün girişinde olup Kuran’ın Maide Suresi 8. ayetini içermektedir. “...Bir kavme olan düşmanlığınız sizi asla adaletten ayırmasın, adalet ediniz...” Bu benim için kılavuz kabul ettiğim çok temel bir düsturdur.
Rektörlüğüm boyunca eğitim, sanat, toplumsal sorunlar, estetik, sanayi hususlarında toplumla bütünleşmeye çok özel önem verdiğim, bu anlamda da Türkiye'de ilk defa uygulanan toplumsal projeleri zorunlu dersi çerçevesinde toplumsal duyarlılık merkezi kordinatörlüğünü de başından beri kendim yürütmekteydim. Rektörlükten sonra da büyük önem verdiğim bu görevi devam ettiriyorum ve toplumsal duyarlılık merkezinde de bir ofisim var.
Gelelim FETÖ meselesine: Bu meselede Türkiye'de en çok mağdur olanlar arasında ilklerden biriyim. 2012’de başlayan süreç içerisinde ve sonrasında her türlü ve yargı yoluyla çeşitli saldırı ve kumpaslarla karşı karşıya kaldım. Sonuna kadar da hem kurumsal, hem bireysel olarak mücadele ettim. Ancak benim için kutsal olan hukuk ve adalet duygusundan hiç ayrılmamaya da özen gösterdim. 15 Temmuz sonrası görevimin bittiği 6 Ağustos'a kadar yoğun bir şekilde, bu hain darbenin gerektirdiği çalışmaları üst makamların belirlediği talimatlar doğrultusunda yaptık. Yapılan şudur: Hemen tarafımca son derece objektif, grup ve hizip mantığından uzak yedi kişilik bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon, geceli gündüzlü çalışarak akademik personelin, özellikle de öğretim üyelerinin FETÖ açısından incelenmesini gerçekleştirmiştir. Komisyon son derece objektif bir çalışma içerisinde, oldukça fazla sayıda insanı dinlemiş, devletin temin ettiği bugün herkesin önemli bir kısmını bildiği belgeleri titizlikle incelemiş olup, yetkili yetkisiz hiç kimsenin etkisinde kalmamış ve husumet saikiyle verilen bilgileri dikkate almamıştır. Rektör olarak incelemelerin objektif olması hususunda gayret göstermem dışında bir telkinim ve müdahalem olmamıştır. Hatta komisyon kararı ve benim onayımla açığa alınan bir öğretim üyesi konusunda yanlışlık yapıldığının anlaşılması üzerine komisyon kararını düzelterek ilgili benim onayımla 48 saat içinde görevine iade edilmiştir. Ayrıca İdari personel açısından da benzer bir komisyon bu çalışmaları yürütmüştür. Tüm komisyon çalışmaları hukuk müşavirliğinin yakın gözetimi ve danışmanlığı ile yürütülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda, üst makamlar tarafından belirlenen tarih aralığında komisyonun ilk etap çalışmaları tamamlanarak tarafımca onaylanmış ve bu istikamette bir kaç kararla 68’i öğretim üyesi, 11’i diğer olmak üzere toplam 79 akademik personel ve 23 idari personel açığa alınarak soruşturma başlatılmıştır. Komisyonun yaptığı ve tarafımca da onaylanan tüm çalışmalar ve yapılan işlemlere ilişkin üst ve ilgili makamlara bilgi verilmiştir. Sonrasında bu makamların yaptığı çalışmalar konusunda herhangi bir dahilimiz söz konusu değildir. Görevi devrettim 6 Ağustos tarihi sonrası itibariyle, süreç ile ilgili en ufacık müdahalem, bilgim, onayım, incelemem, telkinim kesinlikle söz konusu değildir. 6 Ağustos sonrasında sürecin yeni Rektörümüzce de düzgün ve adil yürütüldüğüne inanıyor ve temenni ediyorum.
Ayrıca Rektörlük seçimlerinin son derece düzgün ve titiz bir şekilde yürütülmesi ve etik kurallara bağlı kalınması için hem adaylar hem de oy verecekler nezdinde sürekli uyarılarda bulundum. Kimsenin lehine veya aleyhine bir eylem veya söylemim söz konusu olmamıştır. Seçim sonrası görevimi devrettiğim 6 Ağustos tarihine kadar ise FETÖ konusunda benim yaptığım çalışmalarda rektörlük seçimleri ile ilgili en ufacık bir ilinti ve ilişki kesinlikle bulunmamaktadır. Selam, saygılarımla.
Prof.Dr.M.Yavuz COŞKUN
Yeri gelmişken ifade etmekte yarar var.. Bu şehirde yıllardır yazıyor, birçok konuda uyarılar yapıyorum biliyorsunuz.. Bunları dikkate almayanları da biliyor görüyorum.. Arşivim en büyük belgedir.. İsteyen okuyup bakabilir.. Ancak bunlar bizi yıldırmamalı, umutsuzluğa kapılmamalıyız.. Herkes el ele vermeli, Gaziantep’i yaşanılmaz yapmak isteyenlere dur demeliyiz.. Bunu özellikle Gaziantepliler yapmalı.. Kendini Gaziantepli hissedenler yapmalı.. Kesinlikle Gaziantep ruhunu canlandırmalı ve tüm olumsuzluklara karşı bizler büyüklüğümüzü, olgunluğumuzu ve kentimize nasıl kurtuluş savaşında Antep harbinde yaptıklarımız gibi direnip meydanı bu teröristlere bırakmamalıyız..
YAVUZ COŞKUN SESSİZ KALMADI VE AÇIKLAMA YAPTI
Geçen hafta Gaziantep Üniversitesinde yaşanan gelişmeler hakkındaki yazımdan sonra, eski Rektör Yavuz Coşkun hakkındaki iddiaları dile getirmiş ve bunların doğru olup olmadığını sormuştum.. Yavuz hoca bu çağrıya sessiz kalmadı ve açıklama gönderdi. Aynı zamanda telefonla arayıp, önce halamın ölümünden dolayı başsağlığı diledi, sonra da yazdıklarının bütünlüğünün bozulmamasını rica etti.. Bizde saygımız gereği, Yavuz Coşkun’un açıklamasını olduğu gibi yayınlıyoruz. Okuduktan sonra değerlendirmek, beğenmek veya eleştirmek, doğru olup olmadığına, inanıp inanmamak sizlere kalıyor..Bu arada Yavuz Hocanın bu açıklamasına karşın, bir yetkili veya mağdurlardan birisi veya yakını açıklama yapacak olursa, onlara da köşemin açık olduğunu söylemeliyim..
İŞTE HOCANIN YAPTIĞI AÇIKLAMA:
10 Ekim 2016 pazartesi günü köşenize taşıdığınız “(SON SÖZÜM YAVUZ COŞKUN HOCAYA ...)” başlıklı bölümde söz ettiğiniz hususlarla ilgili açıklama aşağıdadır.
Ben sekiz yıl boyunca; gece-gündüz, hafta sonu, tatil dinlemeden; bütün şartları sonuna kadar zorlayarak; coğrafyamızda başımıza gelen bütün sıkıntılara rağmen, üniversitemizi büyük, kaliteli, adından söz edilir bir hale getirmek için canhıraş bir şekilde çalıştım. Öğrenci sayısı 10.000'lerden 50.000’lere, fakülte sayısı 5’ten 16'ya, program sayısı 118'den 280’e, yabancı öğrenci sayısı 80’den 3000'e (98 ülkeden) yükselmiş; merkez ve ilçelerde kampüslerimizde eğitim binaları, açık ve kapalı modern spor tesisleri, yurtlar, devasa bir kongre kültür merkezi, 41 gibi yeni inşaat -(300.000 m² kapalı alan) çevre düzenlemeleri gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan Türkiye'nin kalite açısından en iyi üniversite hastanelerinden birine ve en sağlam döner sermayesine sahip olduk.
Türkiye üniversiteleri arasında çeşitli endekslere göre hep 13-16. sıralarda olduk ve en son Tübitak tarafından iki ay önce açıklanan Girişimci ve Yenilikçi üniversite endeksi 2016 sıralamasında Devlet üniversiteleri arasında 9.sırada, tüm üniversiteler arasında ise 16. Sıradayız.
Tüm kamuoyunun da bildiği üzere, ikinci dönemimde (2012-2016) FETÖ, eski adıyla cemaat karşıma aday çıkarmış, tarafıma basın, YÖK, devletin diğer yetkili organları nezdinde ve özellikle de başsavcı, savcı ve yargıçlarla çeşitli kumpaslar ve saldırılar gerçekleştirdi. Bunlarla yılmadan sonuna dek mücadele ettim. Ama adaletin o dönemde bu kadar alçaltılmasına karşın, kendim adaletten, hukuktan asla taviz vermemek konusunda kararlı bir tutum sergiledim. Çünkü “Adalet mülkün temelidir”. Bu söz değil, her halukarda da böyledir. Tüm üniversiteyi güzel veciz anlamlı sözlerin yer aldığı yüzü aşkın bayrak şeklinde direklerle donattım. Bunlardan biri de rektörlüğün girişinde olup Kuran’ın Maide Suresi 8. ayetini içermektedir. “...Bir kavme olan düşmanlığınız sizi asla adaletten ayırmasın, adalet ediniz...” Bu benim için kılavuz kabul ettiğim çok temel bir düsturdur.
Rektörlüğüm boyunca eğitim, sanat, toplumsal sorunlar, estetik, sanayi hususlarında toplumla bütünleşmeye çok özel önem verdiğim, bu anlamda da Türkiye'de ilk defa uygulanan toplumsal projeleri zorunlu dersi çerçevesinde toplumsal duyarlılık merkezi kordinatörlüğünü de başından beri kendim yürütmekteydim. Rektörlükten sonra da büyük önem verdiğim bu görevi devam ettiriyorum ve toplumsal duyarlılık merkezinde de bir ofisim var.
Gelelim FETÖ meselesine: Bu meselede Türkiye'de en çok mağdur olanlar arasında ilklerden biriyim. 2012’de başlayan süreç içerisinde ve sonrasında her türlü ve yargı yoluyla çeşitli saldırı ve kumpaslarla karşı karşıya kaldım. Sonuna kadar da hem kurumsal, hem bireysel olarak mücadele ettim. Ancak benim için kutsal olan hukuk ve adalet duygusundan hiç ayrılmamaya da özen gösterdim. 15 Temmuz sonrası görevimin bittiği 6 Ağustos'a kadar yoğun bir şekilde, bu hain darbenin gerektirdiği çalışmaları üst makamların belirlediği talimatlar doğrultusunda yaptık. Yapılan şudur: Hemen tarafımca son derece objektif, grup ve hizip mantığından uzak yedi kişilik bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon, geceli gündüzlü çalışarak akademik personelin, özellikle de öğretim üyelerinin FETÖ açısından incelenmesini gerçekleştirmiştir. Komisyon son derece objektif bir çalışma içerisinde, oldukça fazla sayıda insanı dinlemiş, devletin temin ettiği bugün herkesin önemli bir kısmını bildiği belgeleri titizlikle incelemiş olup, yetkili yetkisiz hiç kimsenin etkisinde kalmamış ve husumet saikiyle verilen bilgileri dikkate almamıştır. Rektör olarak incelemelerin objektif olması hususunda gayret göstermem dışında bir telkinim ve müdahalem olmamıştır. Hatta komisyon kararı ve benim onayımla açığa alınan bir öğretim üyesi konusunda yanlışlık yapıldığının anlaşılması üzerine komisyon kararını düzelterek ilgili benim onayımla 48 saat içinde görevine iade edilmiştir. Ayrıca İdari personel açısından da benzer bir komisyon bu çalışmaları yürütmüştür. Tüm komisyon çalışmaları hukuk müşavirliğinin yakın gözetimi ve danışmanlığı ile yürütülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda, üst makamlar tarafından belirlenen tarih aralığında komisyonun ilk etap çalışmaları tamamlanarak tarafımca onaylanmış ve bu istikamette bir kaç kararla 68’i öğretim üyesi, 11’i diğer olmak üzere toplam 79 akademik personel ve 23 idari personel açığa alınarak soruşturma başlatılmıştır. Komisyonun yaptığı ve tarafımca da onaylanan tüm çalışmalar ve yapılan işlemlere ilişkin üst ve ilgili makamlara bilgi verilmiştir. Sonrasında bu makamların yaptığı çalışmalar konusunda herhangi bir dahilimiz söz konusu değildir. Görevi devrettim 6 Ağustos tarihi sonrası itibariyle, süreç ile ilgili en ufacık müdahalem, bilgim, onayım, incelemem, telkinim kesinlikle söz konusu değildir. 6 Ağustos sonrasında sürecin yeni Rektörümüzce de düzgün ve adil yürütüldüğüne inanıyor ve temenni ediyorum.
Ayrıca Rektörlük seçimlerinin son derece düzgün ve titiz bir şekilde yürütülmesi ve etik kurallara bağlı kalınması için hem adaylar hem de oy verecekler nezdinde sürekli uyarılarda bulundum. Kimsenin lehine veya aleyhine bir eylem veya söylemim söz konusu olmamıştır. Seçim sonrası görevimi devrettiğim 6 Ağustos tarihine kadar ise FETÖ konusunda benim yaptığım çalışmalarda rektörlük seçimleri ile ilgili en ufacık bir ilinti ve ilişki kesinlikle bulunmamaktadır. Selam, saygılarımla.
Prof.Dr.M.Yavuz COŞKUN