Bugün müsaade ederseniz bilgi çerçevemce Suriye’de yaşananları ve bunun bölgeye nasıl yansıyacağını, ülkemizin durumunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz hemen yanı başımızda kıyamet kopuyor, kim kimden yana, kim ne yapmak istiyor, Kim kazançlı kim kayıp veriyor, bu işin sonu nereye varacak gibi onlarca soru kafamızda dönüp dolaşıyor. Hepsini gözden geçiriyorum, herşeyi her ayrıntıyı dikkate alıyorum ve sonunda “galiba bu gidişle Gaziantep olarak bizim de huzurumuzu kaçıracaklar” diyorum…Türk halkı olarak zaten şu anda o kadar pahalılığa, o kadar huzursuzluğa rağmen yine de normal yaşamımızı devam ettirmek zorunda kalıyoruz. Türk vatandaşı olarak maalesef tadımız yok, ülkede işler hiç iyi gitmiyor. İyice kutuplara ayrıştırıldık, hoşgörü kalmadı, insanlar kendileri gibi düşünmeyeni adeta hain olarak görmek istiyor. Buna rağmen bizden daha zor durumda olanları gördükçe yine halimize şükür ediyoruz. Ama buna rağmen ya daha kötü günler gelirse? Yani yangın bize de sıçrarsa o zaman ne yapılacaktır? Çünkü biz sınır kentiyiz. Şuradan Halep’e 1 saatlik mesafedeyiz. Olası bir kötü durumda tedbir ve önlem alacak bir planımız var mıdır, bu yönde ön çalışmalar yapılıyor mudur, olası tehlikelerde nasıl bir vaziyet alacağız? Nasıl bir strateji belirleyeceğiz. Nihayetinde Suriye ve vatandaşlarıyla iç içe yaşıyoruz. Sınırımızdaki ilçelerine onlar için okul yaptık, hastane yaptık, Üniversite’nin bazı bölümlerini orada da faaliyete geçirdik. Böylece oradaki Suriyeli insanlara inanılmaz destekler verdik. Hemde hiç karşılık görmeyerek. Ama Allah göstermesin de bir ihanete uğramayacağımızın garantisi var mıdır? Biliyorsunuz yakın zamanda sınırda olaylar oldu ve bayrağımızı yakıp sınırımıza saldırdılar…

NERESİNDEN BAKSAN TEHLİKE KOKUYOR

Bunları niye söylüyorum? çünkü şu anda Suriye’de Esat rejimine saldırıp Halep’i ele geçirenlerin Gaziantep’te uzantıları ve bağlantılarının olmadığını söyleyebilir miyiz? Kaldı ki şimdiki adına Suriye Milli Ordusu (SMO) denilen ama öncesinde ülkemizde eğitilip savaş dersleri alan Özgür Suriye Ordusu dediğimiz kuvvetler, bir ara, El Kaide’nin Suriye ayağı olan HTŞ ile, yani Tahrir el-Şam, Suriye İç Savaşı'na katılan aktif bir selefi cihad örgütüyle ortak hareket ediyordu. HTŞ aslında El Kaide’nin devamı ve adı El Nusra olan örgütün yeni adını taşımaktadır. Ancak yakın zamanda HTŞ liderleri SMO gruplarının yolsuzluklara bulaşıp devrimci hedeften uzaklaştıklarını söyleyerek onları Türkiye’ye şikayet etmişti. Tüm bunlara rağmen SMO’nun Gaziantep’te halen bağlantıları ve merkezleri var. İlk dönemde galiba 2015 yılında Mareşal Fevzi Çakmak Bulvarında koca bir binada geçici Suriye hükümeti olarak faaliyetgöstermişlerdi. O dönemde STK’lar onların kenti huzursuz ettiğini ileri sürerek gitmesi için eylem yapmıştı. Yakın tarihte 2022 Kasım ayının 2’sinde Suriye Milli Ordusu ile Tahrir el-Şam heyeti yine Gaziantep’te Türk güvenlik yetkilileri huzurunda görüşme yapmışlar çalıştay düzenlemişlerdi. Bu gelişmeler çerçevesinde şehirde oldukça gergin günler yaşanmıştı. Hatta o dönemin Baro Başkanı Bektaş Şarklı Gaziantep’te birçok silahlı İslamcı yapıların kentte örgütlendiğini belirterek “İsim olarak bilinmese de mahalle bazında dernekler ve kişiler hakkında duyumlar alıyoruz. Antep’te hücre evleri olduğu konusunda da bilgiler aldık” demişti.

ÖCALAN’IN MECLİSE DAVET EDİLMESİ SONRASI YAŞANAN GELİŞMELER

Şimdi aklımda deli sorular var. Sayın Devlet Bahçeli durup dururken adının telaffuz edilmesinden bile rahatsız olunan, hatta Sayın Öcalan diyenlerin düşman ilan edildiği Abdullah Öcalan konusunu niye gündeme taşımış ve mecliste bile konuşma yapabileceğini söylemiştir? Nasıl bir strateji bu ki, aradan 15 gün geçmeden İsrail ile Hizbullah ateşkes anlaşması imzalıyor. Böylece Hizbullah’ın Suriye ile bağlantısını bir nevi kesmiş oluyor. Ne oluyor demeden Suriye'de muhalifler ve cihatçı gruplar da hareketlenmeler başlıyor. Bunun yanısıra PYD alarm haline geçiyor. Ve son olarak HTŞ elini kolunu sallayarak Halep’e giriyor. Ardından Esat Halep Havalanını PYD’ye bıraktığını ama toparlanıp tekrar Halep’e döneceklerini açıklıyor. Bir bakıyorsunuz PYD ile HTŞ bazı bölgelerde ortak hareket ediyor. Yani kimin eli kimin cebinde belirsiz. Bu satırları kaleme alana kadar durum böyleydi.  Bir şey daha var tabii hem HTŞ’de, hem de PYD’de inanılmaz güçlü silahlar var. Bunların Amerikan menşeili olduğu kesinleşti zaten…2019 yılından beri Amerika PYD’ye silah desteği sağlamış, kapalı kasalarda hafif ve ağır silah, mühimmat, sinyalizasyon ve radar ekipmanlarının yanı sıra yaşam malzemesi göndermişti. Örgütün işgalindeki Ayn İsa ve Şeddadi bölgelerine de 55 tırla kapalı kasalar, dört çeker araçlar ve iş makineleri sevk eden ABD, 4 Eylül 2019 da örgüt işgalindeki bölgelere içinde geniş araçlar, iş makineleri, yakıt tankerleri ve jeneratörler bulunan 60 tır sokmuştu. Yani aslında sanki bu günler için her şey hazırlanmıştı. O zaman biz Türkiye olarak gerçekten neler oluyor dememiz gerekmiyor mu? Şimdilik Türkiye sessizce izliyor görünüyor. Ama Özgür Suriye ordusu ile HTŞ’nin ortak hareket etmesi, başta Rusya olmak üzere Suriye rejimi ile birçok ülke ve kanallar Türkiye’nin bu işin içinde olduğunu iddia etmesine yol açıyor. Anlayacağınız şimdilerde pek de oralı olmadığımız sınırdaki gelişmeler hiç te öyle umursanmayacak gibi değil…

KIVILCIM GAZİANTEP’E SIÇRARSA NE YAPILACAK?

Şunu net olarak söyleyebilirim; bu yangından bir kıvılcım bile Gaziantep’te sıçrarsa durumlar çok değişebilir. Açıkça ifade ediyorum, her şey bir yana ben öncelikle ülkemi, bu bölgeyi ve şehrimi düşünüyorum. Bize bir şey olmaz diyenleri asla ciddiye almıyorum. Çünkü bu şehir yabancıların varlığını her köşe başında hissettiği şehir haline geldi. Kimin eli kimin cebinde bilmiyoruz. İşte o kıvılcım bir sıçrarsa Gaziantep’te varlığını sürdürenlerin ne mal oldukları ortaya çıkacak. Geçmiş tarihlerde bunlar hep yazılmıştır. Suriye bile yoğun göç aldığı ve önceleri bunları umursamadığı için özellikle Halep varoşlarında ve çevresindeki kasaba ile köylerde yaşamlarına müsaade etmişti. Pakistan da aynı hatayı işlemiş, olay Benazir Butto’nun suikast sonucu öldürülmesine kadar gitmişti. Şimdi Suriye’de bu politika sonradan onların hepsinin örgütlenip, rejime baş kaldırması sonucu koskoca ülkenin savaşın içine sokulmasına yol açmıştır. Kaldı ki, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) artık hayata sokulmak istenmektedir. Aslında dikkat edilse bu projenin içine giren ülkelerin Türkiye dışında hiçbirinde demokrasi yoktur. Yani proje gereği güya Ortadoğu'daki ülkelere demokrasiyi getirmek istiyorlar. Bunda da Türkiye’yi örnek gösteriyorlar. Ama hedefledikleri Laik Demokratik Türkiye değil, ılıman İslamcı bir Türkiye istiyorlar. Irak savaşıyla başlatılan ABD ve İsrail’in ortak hareket etmesi, İngiltere’nin bizzat katılması, ABD eski Başkanı Bush’un kendi döneminde hayata geçirmek için adım attığı proje için resmen düğmeye basılması endişe vericidir. Dikkat ederseniz bir yandan HTŞ, diğer yandan PYD gerektiğinde bazen ortak hareket ederek Türkiye sınırına tamamen hakim olmak için harekete geçti. Biz Esat’ı düşman görürken, asıl düşmanların bölgeyi cehennem ateşine çevirmek için yaptığı hamleleri Türk vatandaşları olarak endişeyle izliyoruz.

BU İŞTEN PKK( PYD-YPG) KARLI ÇIKABİLİR Mİ?

Bu kadarını yazdıktan sonra şu bilgiyi de vermeliyim; PYD, Halk Savunma Birlikleri (YPG) adını verdiği silahlı unsurları aracılığıyla, uluslararası kamuoyunda kendisini DEAŞ’a karşı mücadele eden bir örgüt görüntüsü vermektedir. Gerçekte ise PYD/YPG’nin PKK/ KCK terör örgütünün Suriye kanadı olduğu, amaç, yapı ve işleyişinin örtüştüğü, aynı yapı içerisinde hareket ettiği ve PKK/KCK’dan farklı ve bağımsız bir oluşum olmadığı bilinmektedir. Gösterilmeye çalışanın aksine PYD, uluslararası terör örgütleri listelerinde “terör örgütü” olduğu tescillenen PKK’nın Suriye’de faaliyet gösteren uzantısıdır. Bu bağlamda Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarında sözde özerk yönetim olarak ifade ettiği bölgeleri KCK adı altında birleştirmeyi ve bağımsız bir devlet tesis etmeyi hedefleyen PKK/KCK terör örgütü, Suriye’deki koşullardan faydalanarak KCK projesini uygulama amacıyla kadrolarının bir kısmını Suriye’de konuşlandırmıştır. Ve şu anda geldikleri noktada kısmen de başarı sağlamış gözükmektedirler. Çünkü ABD arkalarında, büyük ihtimalle İsrail yanlarındadır…

ORTADOĞU BATAKLIĞINA SAPLANMAK İSTEMİYORUZ

Son söyleyeceklerim şudur; Bu gelişmelerden Türkiye kazançlı çıkacaktır diyenler de vardır, zararlı çıkacaktır görüşünü savunanlar da… Gönül isterdi ki Ortadoğu bataklığına saplanmayalım. Ama maalesef girildi bir kere… Bundan sonrası ne getirir ne götürür zaman içerisinde göreceğiz. Endişem sınır şehirleri olarak bizleri bu çukurun içine çekmemeleri…

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR