Önce mevcut yaşadıklarımıza bakalım…İntiharlar çoğalıyor… Pahalılık hiç durmadan almış başını gidiyor… Gıda ürünlerinde yapılan hile azıcık üzerlerine gidilince kabak çiçeği gibi açılıyor… Hırsızlık kontrolden çıktı, uyuşturucu desen artık kanıksanmış gibi… Okullarda tuvaletler pislikten geçilmiyor… Çocuklar küçük büyük tuvaletlerini sıka sıka bir hal oluyor. Çok geçmez okulların bahçelerinin her köşelerinde bok ve sidikten geçilmez olacak… Belediyeler haftada bir gün okullarda temizlik yapma kararı almış, eyvallah sağ olsun da 5 gün boyunca öğrenciler hijyenik ortamda ne yapacak o düşünülmüyor… Depremda hasar gören okullar onarılmıyor yenilenmiyor, öğrenciler kendi kaderlerine terkediliyor… Yani o kadar olumsuzlukluk var ki, bu ülkede ve şehrimizde, inanın her sorun başlı başına dert… Ama buna karşılık bunların hiçbirini yaşamayanlarda mevcut Gaziantep’te… Belki de bizi okuyunca “bu ne saçmalıyor!”diyecek kadar toplum gerçeğinden uzaklar…

YABANCILAR YÜZDE 25'İ ÇOKTAN GEÇTİ

Hemen aklıma geldi Gaziantep’te son zamanlarda nereye gitsem yabancılar gözüme daha fazla çarpıyor. Yani biz gidenler çoğaldı derken sanki gelenler fazlalaştı gibime geliyor. Şimdi bana kimse resmi rakamları çıkarmasın lütfen… Bu şehirde o kadar kayıtsız yabancı var ki, zorlasan kayıtlıların yarısından fazla çıkar, belki de eşit orandadır… Bunu bir ara denetimde çok iyi anladık. Ne kadar kayıtsız varsa ortalıktan çekildiler. Yollarda göremez, trafikte karşılaşamaz olduk. Şehirde birdenbire bir değişim yaşandı sanki. Niye? Çünkü onlar kayıtsızdı... Kayıtlı olanlar hatta Türk vatandaşlığı alanlar rahatlıkla çıkıyor işini yapıyordu.  Bir şey daha var söylemek istediğim; dikkat ediyor musunuz son dönemlerde sokaklarda caddelerde acayip kıyafetli yabancı oldukları giyim ve yüzlerinden okunan insanlar da çoğalmaya başladı. Kimdir bunlar, nereden geldiler inanın bilmiyoruz. Ama bir gerçek var ki karşılığı olmasa gelmezler. Buraya yerleşemezler. Görünen o ki Gaziantep hızla yabancılaşıyor. Yerli halk şehrinden uzaklaşıyor, yabancılar kentte ağırlığını hissettiriyor. Abartıyorum demeyin sakın, inanın kafanızı kaldırın, şehrin mahallelerini, kenar semtlerini bir gezin. Halk otobüslerine binin dolaşın. “Bu şehir gerçekten benim doğduğum büyüdüğüm Gaziantep’ mi?” demezseniz ben bir şey bilmiyorum… Bir şey daha var tabii, Gaziantep’i içselleştiren artık bu kentli olan, çoluğu çocuğu nüfus cüzdanına doğum yeri Gaziantep yazılan kişileri elbette yabancı görmüyorum. Çünkü artık onlar da yaşadıkları şehrin yaşanabilir kent olmasını isteyenler sınıfına girmiştir…Son sözüm şu; şu anda bu şehirde yaşayanların yüzde 25’inden fazlası yabancı… Onun iki mislinden fazlası başka illerden gelenler… Geriye kaldı yüzde 20 civarında olanlar… Yani bizim Gaziantepli saydıklarımız… İşte onlar da son yıllarda gittikçe azalıyor çünkü durumu yerinde olanlar bu memleketten uzaklaşıyor… Kısa ve öz…

TARIM ORMANCILIK MÜDÜRÜ KARAYILAN'IN ÖNÜ AÇILDI

Son dönemlerde Tarım İl Müdürü Mehmet Karayılan’ın ne kadar aktif olduğunu görüyorsunuz değil mi? Çünkü artık o da dayanamıyor bu kadar ahlaksızlığa, sahtekarlığa… Akıllılık ediyor ve ilçe belediyeleriyle iş birliği yapıyor. Çok da iyi ediyor. Böylece belediyelerin gücüyle daha da aktif olunuyor. Operasyonlar düzenleniyor, baskınlar yapılıyor. Aslında bunlar eskiden de yapılıyordu ama yetersizdi elbette. Şimdi Bakanlık yolu açınca kim tutar Mehmet Karayılan’ı… Buna kesinlikle Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu'nun bizzat kendisi de bulunarak yapılan operasyonları eklemeliyim. Şehitkamil'de de hareket başladı. Son olarak 45 ton pastalık kullanma tarihi geçmiş maddeleri tarım müdürlüğü ile ortak baskın sonucu ele geçirmeleri elbette takdir edilmeli. Aslında daha bildiğimizin ötesinde bilmediklerimiz var bu şehirde sahtekarlık yapan, gıdalara başka maddeler katarak bizlere satanlar… Kullanma tarihi geçmiş ürünleri raflarda satışa sunanlar… Onlar niye bu kadar cesaretliydi? Çünkü yaptıkları yanına kar kalıyordu. Ama şimdi Bakanlık isim açıklamaya karar verince kimlerin ne yaptığını öğrenmeye başladık. 

YABANCI ÜLKELERİN VATANDAŞININ CANI CAN DA BİZİMKİLER PATLICAN MI?

Bir şey daha var söyleyeceklerim. Gazetelerde televizyonlarda ve sosyal medyada mutlaka görüyorsunuz. Avrupa ülkelerine ihraç edilen özellikle gıda içeren ürünlerin çoğu gümrüğe takılıyor. Sonra geri ülkemize getiriliyor ve bunlar bizlere satılıyor. İşte buna canım yanıyor sevgili okurlarımız. Avrupa vatandaşlarının canı can da bizimki patlıcan mı? Demeden geçemiyorum. O ülkelerde devlet vatandaşlarının en sağlıklı ürünleri yemesi için çok ciddi biçimde denetim yapıyor, sağlığa zararlı ne varsa gümrükten içeri almıyor. Hatta gümrükte ihraç malları geri iade de etmiyor ve imha ediyor. Ama bizimkiler o işi de öğrendi ve o ürünler için geri dönüş çözümleri buldu. Geri dönen ürünler bildiğimiz gibi iç piyasada bizlere satılıyor. Ya baksanıza Rusya bile vatandaşının sağlığını koruyor ve ihraç ettiği domates, mandalina, portakal vs. Çok sayıda ürünü gümrüğünden içeri almıyor.  Peki biz niye bunları iç piyasada satıyoruz? İşte onun önüne kimse geçemiyor. Yine de tek sevindirici nokta, Gıda ürünlerinde hile yapan firmaların olduğu ‘kara liste’ artık kamuoyu tarafından anlık olarak takip edilebilecek olması. Yayınlanan listede en çok peynir, zeytinyağı, bal, baharat ve işlenmiş et ürünleri var. Taklit ve tağşiş yapan firmalar sık olarak ‘tüketici algısını’ hedef alan marka seçimleri yapıyor. Çoğu üründe ‘karışım’ var. Sağlığa zararlı gıda boyası kullanımında artış da dikkat çekiyor. İnanın bu tür ürünleri alırken iyice kafamız karışıyor, kime inanacak kime güveneceğiz şaşırdık kaldık...

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR