Her şey nasıl da değişiyor ve unutuluyor… Daha bir yıl, hatta 6 ay öncesinde Gaziantep şehrinin pahalılığından bahsediyorduk. Gastronomi şehri olduktan sonra her şeyin keyfi olarak fiyatlarının arttırıldığını şikâyet edip duruyorduk. Elbette o dönemde ne dolar bu kadar artmıştı ne de enflasyon fırlamıştı. Keyfilik ve haksız kazanç söz konusuydu biraz… Yani bazı marketlerin ve esnafın açgözlülüğünden başka bir şey değildi. Peki şimdi ne oldu? İtiraf etmeliyim ki, o sabah akşam isyan ettiğimiz fiyatları mumla arıyoruz. O şikâyet ettiğimiz dert yandığımız, denetim yetkililerini eleştirdiğimiz günleri arıyoruz. Çünkü hepimize geçmiş olsun. Artık Türkiye ekonomik kontrolden çıktı. Dolar 14 liraya dayandı. Bankalar zaten satışı 14'den fazla yapmaya başladı. Bununla beraber bir gün önce satın aldığınız ne varsa ertesi gün aynı fiyata alamaz olduk. En basitinden un fiyatları şekerin yarısından bile aşağıdaydı. Şimdi şekeri geçti. Yakında pide 5, somun 6 liraya çıkarsa şaşırmayın. PUDRA ŞEKERLİ YAŞAM SÜRDÜRENLER BİZLERİN HALİNDEN ANLAMAZ ELBETTE Gelinen nokta şu, bizi samimi gören satıcılar “Ökkeş Bey bu ürün bugünkü fiyat, yarın gelirseniz aynı fiyata alamayabilirsiniz” diyor. Ürünlerini satan işyerleri aynı ürünü ertesi gün sattığı fiyata bile alamıyor. Dün bir dostum aradı Metro'da raflar boşmuş... "Şok oldum" diyor. Tabii namuslu işyeri sahipleri Ahilik anlayışıyla hareket ediyor ama namussuzlar bu başıboşluktan yararlanıp dolarla alakası olmayan ürünlerin bile etiketlerini değiştiriyor. Kimisi depolara stokluyor kimisi dükkanını kapatıyor. Adamlara da fazla kızamıyorsunuz sattığı malı tekrar sattığı fiyatın sütünde bile alamıyor. Bunların en önemli sebebi üreten ülke olmaktan çıkmamız, tarımı ve hayvancılığı adeta yok edecek politikalar izlememiz, çiftçiyi sahipsiz bırakıp faize ve borca batırıp tohum ve gübreyi alamayacak kadir fakirleştirmemizdir. İthalat ile işi yürütmemizdir. İş o kadar zıvanadan çıkmış ki, şaka gibi ama gerçek. Cok özür dilerim fuhuş sektöründe bile fiyat artışına gitmişler. Bir tanıdığım anlattı şakayla karışık “yahu bunun petrolle dolarla ne alakası var. Ama onlar da fiyatlarını katlamışlar” dedi. Tabii helalliğiyle bile psikolojik olarak bacı kardeş gibi yatıp birlikte olamayacak durumdaki insanları da belirtmek durumundayım. Yani böyle bir duruma getirildi sevgili ülkemiz. Elbette Pudra şekerli bir yaşam sürdürenlerin bizlerin halinden anlayacağını sanmıyorum elbette. Yine hatırlatıyorum; Venezuela olma yolunda hızla ilerliyoruz… ORGANİZE’DE CENGİZ ŞİMŞEK GERÇEĞİ Moral bozucu şeyler yazmak istemiyorum aslında. Ama yaşantımızın büyük bölümü hep olumsuzluklarla geçiyor. Neyse ki yazacak iyi şeylerde çıkıyor. Örneğin Organize Sanayi Bölgesine Fırat nehrinden su getirme projesi. Yakın tarihinde OSB’nin her şeyi diyebileceğimiz şimdiki başkanı Cengiz Şimşek, aslında organize sanayi bölgesi için bulunmaz fırsat. Karış karış her şeyini biliyor ve bunu yeniliklere açmak için de inanılmaz performans gösteriyor. Öyle ki, Gaziantep OSB’sini Türkiye’de örnek olabilecek noktaya taşıyacak işler yapıyor. İşte burada özellikle son dönemlerde Vali Davut Gül ile Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in varlığı çözüm adına her şeyin kapılarını açıyor. Daha önemlisi Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün devreye girmesi. Milletvekillerimizin görünmeyen çabaları ve iş bitirmeleri. Bunları elbette sizlerle paylaşmalıyım. Nihayetinde Gaziantep’te ekonominin merkezinde neler yapıldığının bilinmesini önemli elbette. BU DA HAYALİMDİ Aslında benim hayalimin farklı versiyonunu Cengiz Şimşek gerçekleştirdi. Hani hepimiz deniz hasretiyle tutuşuruz ya, hiç olmasa bile bir kanaldan su geçse yine yeter deriz ya, aynen öyle bir şey… Yıllar önce Sayın Fatma Şahin’e söylemiş ve “Valla nasıl olsa İskenderun’a tünel açıp limana gideceğiz ya, gel siz de o tünel bahanesiyle İskenderun’dan Gaziantep’e kanal projesi geliştirin. Biz de şehir olarak Gaziantep’e deniz geldi diye sevinelim. Böylece biz de Eskişehir gibi bir konuma geçelim. Hatta bunu Fırat’tan da yapabiliriz” demiştim. Elbette çok zor ve bazılarına göre imkansızdı. Ama geçen yıl Cengiz Şimşek Fırat’tan su getirme gibi bir düşüncesi olduğunu söyleyip bunu projeye geçirmek istediğini belirtince “İskenderun olmazsa Fırat olsun” diyerek tebrik etmiştim. Sonunda benim düşündüğüm manada değil ama sadece OSB’ye su getirme konusuyla gerçekleşti. Olsun buna da razıyız. Elbette kanalla Gaziantep’e su getirmenin çok büyük devlet projesi olacağının ve bunun gerçekleşmesinin zorluğunun bilincindeyim. Tıpkı geçen hafta küçüklük hayalimin okul yaptırmak olduğunu ama bu işin gazetecilikten elde edilen kazançla gerçekleşmeyeceğinin bilincinde olduğum gibi. OKULLARIMIZ VE İSİMLERİN ÖNEMİ Şimdi sizinle bir mektup paylaşacağım. Gaziantep’in yakın tarihini iyi bilen bir abimizden gelen bu mektubu okuyunca üzüldüm elbette. Öncelikle belirtmeliyim ki, bu şehirde ciddi bir okullaşma harekâtı var biliyorsunuz. Sağ olsun Sayın Vali Davut Gül bu zamana kadar inanılmazı gerçekleştiriyor. Geçen haftada yazmıştım “ben okul yaptıracak güce sahip değilim ama helal kazançla okul yaptıranların okullarını benim okulum olarak görüyorum. Şehir olarak biz kazanıyoruz” diye. İşte burada bir Nüans var. Çünkü Gaziantep’te bazı semtlerde ve bölgelerde artık o isimlerle bilinen ve anılan okullar var. İşte o okullarda isimleri yaşatılan şehitlerimiz başta olmak üzere kentin değerli insanlarının isimlerinin yer aldığı tabelalar kaldırılıyormuş. Yerine yeni okul yaptırmak isteyenlerin isimleri veriliyormuş. O bölgelerle özdeşleşmiş olan isimleri kaldırılıp şehrin kenar semtlerine taşınıyor hatta bazılarınınkiler hiç kullanılmıyormuş. İlk fırsatta Milli Eğitim Müdürü Yasin Tepe’nin kahvesini içmeye gidecek ve bu tür iddiaların doğru olup olmadığını soracağım. Tabii randevu için uygun ise… Biliyorum ki bu isimler cadde ve sokaklara benzemez. Hayır sahiplerinin şehrin neresi olursa olsun oralara yapılacak okullara isimleri verilebilir. Ama mevcut, hele hele kent için değerli ve birde bunlar içinde şehit isimleri olursa tabelasının kaldırılmasını hoş göremeyiz. İşte tam da bu noktada gelen bu mektup ne demek istediğimi daha iyi anlatıyor. Buyurun birlikte okuyalım: Ökkeş bey merhaba İyi ki varsınız, iyi ki yazabileceğimiz, sorunları dile getirebileceğimiz bir gazetemiz ve siz varsınız. Ve iyi ki bu şehrin geçmişte eli kalem tutan ve kentin sorunlarıyla uğraşanların devamısınız. İnşallah sizin bu misyonunuzu sürdürecek yeni isimler çıkacaktır. Sayın Özekşi, size şehrimizde bazı yanlışları aktarmak istiyorum. Bunları köşenizde yayınlarsanız sevinirim. Çünkü bu şehirde doğduk, burada da öleceğiz. Ama değerlere sahip çıkarak, Şehit Mahmut Söylemez İlkokulu yakında tarih olacak. Bu okul Karşıyaka’nın kuruluşundan bu yana mevcut olan dört okuldan birisi. Cemil Alevli Şahinbey, Şehit Mahmut Söylemez ve Namık Kemal ilkokulları o bölgenin mihenk taşları. Ancak bu okul kentsel dönüşümden dolayı yakında yıkılacak olup hemen yanı başındaki eskiden park olarak kullanılana arsaya bir hayırsever tarafından yeni bir okul binası yaptırılıyor. Bu binanın adını da o hayırseverin adı verilmiş. Bu bina bittiği zaman Şehit Mahmut Söylemez İlkokulu yıkılacak ve öğrencileri bu okula verilecek. Şehit Mahmut Söylemez adının verileceği yerle ilgili olay tam bir muamma. Kime sorduysam farklı şey söylediler. Yani bir şehidin yerine göz dikildi. Devlet o yeni okulu kendisi inşa ettirebilirdi. Yani tarihi binalar ve isimler bir bir ortadan kalkıyor. Namık Kemal ilkokulunun tabelası da İsmet Paşa Lisesi oradaki yerinden Cin deresinde bir okula gönderildi. Şehit Mahmut Söylemez 32 yaşında şehit olmuş bir Teğmen. Antep Harbi Komutanlarından Şehit Teğmen Mahmut Söylemez. Bununla ilgili bilgileri kitaplardan araştırmak lazım abi ama size kısa bilgi vermek gerekirse şunları söyleyebilirim. Bina’ya önce Tekel işletmesinin yanında olduğu ve işçilerin çocukları okusun diye yapılmış. Sonra adı sıkıntı yaratınca o dönemde Haber gazetesinden Mahmut Oğuz Göğüş bir öneride bulunmuş, bunu okul Müdürü Mustafa Güneş’de destekleyince, Milli Eğitim Müdürünü Aziz Gözaçan dahil bürokratik silsileyle yürütülen çalışmalar sonucu İl Genel Meclisinde TEKEL olan okulun adı Şehit Asteğmen Mahmut Söylemez olarak değiştirilmiş. Bunun üzerine Şehidin amcası oğlu Dr. Lütfü Söylemez 17 bin lira yardım etmiş. Sait Söylemez de sürekli yardımlarda bulunmuş. Şimdilik sadece bu okullar ve isimler konusunda yazdım. Değer görürseniz bundan sonra da size yazmayı sürdürürüm. Saygılarımla. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR