Köyün birinde yağmur yağmadığı için köylüler çok üzgün ve ne yapacaklarını bilemezken köye bir Derviş gelmiş . Köylüler dervişin yanına varıp birde ona dertlerini anlatıp dua isteyince,
Derviş, köylülere gelin önce evleri bir dolanalım insanların halini hatırını soralım demiş.
Köhne bir evin kapısını çalmışlar içeriden üstü başı dökük ayakkabıları olmayan iki kız çocuğu ile damı başına akan nine çıkmış.
Derviş sormuş onlara siz Allah’a ne diye dua edersiniz demiş.
Çocuklar da biz yağmur yağmasını istemiyoruz; çünkü ayaklarımız ıslanıyor demişler.
Derviş bu defa nineye dönüp peki ninem sen Allah’a nasıl dua edersin demiş.
Nine’de bende yağmur yağmasını istemem oğul dam başımıza akıyor demiş.
Derviş köylülere dönüp ey ahali önce bunların ihtiyaçlarını görün ki sizinle aynı duayı etsinler. Çünkü Allah önce mazlumların duasını kabul eder demiş...!"
Zaman zaman benzer hikayeler paylaşıyor, geçmişten günümüze yaşanmışlıklardan hem kendimize pay çıkarıyor hem de okurlarımızın istifadesine sunuyoruz.
Hayatımızı benzer hikayelerden çıkardığımız derslerle yönlendirmeye çalışıyoruz,
Faydası oluyor mu derseniz, bence oluyor ama bir süre sonra unutuyoruz.
Kendimizi hayal dünyasına ve sanal aleme öyle kaptırmışız ki çoğu zaman burnumuzun dibinde ki trajedileri göremiyoruz.
Mevcut şartlarda sıkıntılı, yardıma ve desteğe muhtaç o kadar çok insan var ki.
Televizyonlarda, sosyal medyada gördüğümüz yalan ve hayal ürünü yaşanmış kötü örneklerden dolayı gerçeklere dahi inanmaz hale geldik.
Hz. Peygamber; “Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü'min değildir.” derken bu günlerde ki israfı görse ümmetinden utanırdı.
Onca yokluk içinde bu kadar israf , bu kadar lüks şatafat hiç hayra alamet değil.
Ekonomik verilere baktığımızda toplumun, özelliklede sabit gelirlilerin büyük çoğunluğu batakta, borçla hayatına devam edip, çarkı döndürmeye çalışıyor .
Kimse mevcut rahatından ödün vermiyor, vermek istemiyor.
Çöp kutuları ekmek, yemek atığı dolu.
Çoğu zaman yaşadığımız olumsuzlukların hikâyedeki çocukların duası, canı yanan masumların bedduası yüzünden gerçekleştiğini düşünüyorum.
Düşünsenize herkes kul hakkından bahsediyor, haksızlığın ne fena bir şey olduğunu savunuyor,
Cenap-ı Hak kul hakkı için "Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder. " diyor.
Tüm üst yöneticiler Hz. Ömer adaletini örnek alıyor
Ama maalesef ilk fırsatta , insanoğlu fıtratı gereği haksızlıkta yapıyor hukuksuzlukta.
En kötüsü bunu kendine hak görüyor.
Sorumluluk almazken en ufak bir menfaatten pay umuyor.
Her zaman yazıp söylediğim gibi kim ki bir konuda çok üst perdeden atıp tutuyor ilk o yapmaması gerekeni yapıyor.
Geçmiş zaman Alman kızın nişanlandığı Türk Genci ile yaşadığı bir anıyı duymuşsunuzdur, duymayanlara da ben anlatayım.
KDV 1984'te ülkemizde uygulanmaya başlanıyor.
Şu an bile pek hoşumuza gitmese de devlet vergi gelirini artırmak için bir yönteme başvuruyor.
Uygulamaya alışılması hiçte kolay olmuyor tabi.
Küçüklüğümüzden hatırlıyoruz, "Fişinide al Mehmet Ali" spotlarını. Mağaza çıkışlarında fiş kontrollerini
Alman kızla bizim genç alışverişe gidiyor, bir mağazada elbise beğeniyorlar, elbisenin etiket fiyatı geçmiş gün 100 lira.
Bizim genç ödeme yapacak, ama önce pazarlık yapıyor, patron "Fiş kesiyoruz şu kadar KDV var beyefendi indirim yapamayız" diyor.
Bizim genç uyanık "ya fiş kesme o vakit, KDV kadar indirim yap" diyor.
Mağazacının canına minnet yapıyor indirimi.
Genç 80 lira ödüyor tabi merakla olup biteni takip eden alman kız, " ücreti 100 lira olan ürüne neden 80 lira verdin" diye soruyor.
Bizim ki mevzuyu anlatınca ALMAN Kız elinde ki poşeti bırakıp ciddi bir tepki gösteriyor.
"Sen bugün devletine vergi vermemek için hile yaptın, bugün küçücük bir şey için devletine ihanet eden birine, ben güvenemem başka bir vakit beni de aldatırsın seninle evlenemem" deyip ilişkisini bitiriyor.
Tabi sonrasında Türk usulü durumlar düzeltiliyor ama olayın içinde bulunan herkes ciddi çıkarımlar yapıyor.
Birçoğumuz şu an "Almanya o Alman kız gibi düşünenler sayesinde dünyanın 4. büyük ekonomisi"
Bizde genç adamın zihniyeti ile devam ettiğimiz için iki yakamız bir araya gelmiyor "diye düşünüyor diye düşünüyorum.
Dünyanın dua üzerine kurulu olduğunu,
Ayakları ıslanmasın diye yağmur yağmasın diye dua edenlerin dualarının bizlerin dualarından daha masum ve makul olduğunu unutmamamız,
Ah ve beddua almamak için elimizden geleni yapmamız dileklerimle Kalın sağlıcakla.