1919 Londra İtilafnamesi ile Suriye ve Güney Anadolu Fransaya bırakılınca İngilizler çekildi, Fransız işgali başladı. Kısa bir zaman sonra şehirde patlayacak olan ve on bir ay on gün sürecek Fransız Harbi ve Antep Direnişi esnasında şehir bir harabeye dönüştü; ... açlık yüzünden şehir Fransızlara teslim oldu. Harpten bir tek mektep (Reşadiye Mektebi) binası mucize kabilinden kurtulmuş ve sağlam kalmıştı. Maarif-i İslamiye bu mektebi tekrar ele aldı, işgal müddetince 300 Müslüman ve Türk çocuklarına yine ilk mektep tahsili vermek imkanını sağladı.
Ermenilerin çılgınca gösterileri ile 29 Ekim 1919da Antepe giren Fransız Birliğinin içinde intikam alayı denilen tam gereçli Ermeni alayının da bulunması yerli halkın Fransızlarla tüm köprülerin atılmasına neden oldu ve işgale ilk protesto Sarı Mektep ve Sarı Mekteplilerden geldi.
... işgal kumandanı Saint-Marie Antepe gelir gelmez, Fransız geri sömürgelerinde uygulanan usullerle Türk halkının gönlünü kazanmayı düşündü. Sabahleyin birkaç otomobillik maiyetiyle Reşadiye İlkokulunun kapısında göründü. Saint-Marie ve arkasındakiler, Fransız okulun gezer gibi ders yapılmakta olan sınıflara girip çıkmağa başladılar. Her girdikleri sınıfta birkaç dakika dikilip duruyor, dersleri dinliyor sonra çıkıyorlardı. Öğretmenler de onları hiç görmemiş gibi yaparak derslerini sürdürüyorlardı.
Albay Saint-Marie ve öbür subaylar, bütün subaylar bütün sınıflara böylece bir kez girip çıktıktan sonra öğretmenler odasına girip oturdular. Dersten çıkan öğretmenler odalarına döndüler ve birer sandalyeye ilişmiş olan Fransız subaylarına incelik ve görgü gereği; Hoş geldiniz dediler. ... Sonra kitaplığı gözden geçiren kumandan okulu çok beğendiğini anlattı. Sonra gitmek üzere ayağa kalktı ve tercümanına öğretmenlere kırk-elli altın vermesini söyledi. Tercüman altınları cebinden çıkarıp öğretmenlere uzatırken: Kumandan hazretleri okulumuzdan çok hoşnut olarak ayrılmaktadır. Bu altınları size bu hoşnutluğunun karşılığı olarak veriyor dedi. Öğretmenler şaşırmışlar birbirinin yüzüne bakıyor ve ne diyeceklerini bilemiyorlardı. Birisi Kumandana ihtiyacımız olmadığını söyleyiniz. Millet bize bakacak güçtedir dedi. Tercüman ise Kumandan hazretleri ihtiyacınız olmadığını biliyor. Ancak okulunuzdan güzel bir izlenimle ayrıldığı için bunu ödül olarak veriyor dedi. Öğretmenlerden birisi Güzel izlenimle ayrılması bize yeter. Bunu başka ihtiyaçlarınıza harcayınız dedi. Ders zili çalmış, öğretmenler sınıflara girmeğe hazırlanıyorlardı. Bunun için müsaade isteyerek odadan çıkmağa davrandıklarında tercüman: Madem ki parayı almıyorsunuz, kumandan hazretleri yarın çocuklara dağıtılmak üzere şeker gönderecek, bunun kabulünü diliyor dedi.
Öğretmenler daha diretmeyerek kumandanı okulun kapısından uğurladılar. Kumandan otomobillerin çevresini bir merak dolayısıyla almış olan kalabalıkça bir çocuk gurubu için yere birkaç avuç çil kuruş serptirdi ve onların tane toplayan civcivler gibi birbirini çiğneyerek bunları kapışmasını bekledi. Başka kolonilerde bunu denemişti, sonucunu biliyordu. Garip değil mi? Hiçbir çocuk eğilip yerden bir kuruş almayı aklının kıyısından geçirmedi. Çil paraları torbadan avuçlayarak yerlere atan tercümanın durumunu zehir gibi bir gülümseme ve küçümsemeyle izlediler. Kumandanla adamları otomobillerine binerek uzaklaştılar. Ertesi sabah şekerler bir otomobille geldi. İki Fransız askerinin taşıdığı dört sepet şeker öğretmenler odasına getirildi. Askerlerin başında iki de Fransız subayı vardı. Öğretmenler şekerleri almayacaklarını söyleyince subaylar kumandanın buyruğu gereğince şekerleri yine de öğretmenler odasına bırakıp gittiler. Bunun üzerine okul yöneticileri de bir otomobil tutarak dört sepet şekeri bir hademeyle Kolejdeki Fransız Karargahına gönderdiler.
1919 senesinin dondurucu kış şartlarında undan yapılmış kuru ekmek şöyle dursun acı zerdali çekirdeğinden yapılmış ekmeği bulamayan Sarı Mektep çocukları için kendilerine armağan olarak gönderilen renkli kağıtlara sarılı şekerler büyük olasılıkla tümünün ilk defa gördükleri ağız tatlandıracak şeylerdi.
...Kumandan talebinde ısrar etti. Bu sefer de epey bir para ile beraber şekeri behemehal talebeye dağıtılmak emriyle tekrar mektebe yolladı. Mektep talim heyeti yine eski kararında ısrar etti. Talebe ve muallimler şekeri de parayı da şiddetle reddetti. Nihayet şekeri getiren Fransız subayları kızdılar. Herhalde aldıkları emir üzerine olacak şekeri de parayı da mektep kapısı önünde toplanan halkın üzerine saçtılar. Halk onların gözleri önünde şekeri de paraları da ayaklarıyla çiğnediler. Antep işgali tarihinde bu hadise mühim bir işgal protestosu oldu. Yaşasın tok gözlülük ve kahramanlık. (Ercüment Asaf Yanıç, Darendeli Hüseyin Paşa Vakfiyesi ve Sarı Mektep, Gaziantep Tarih Kültür Dergisi, Mart/Nisan 2006, s. 62-63.)
Okuduğunuz parça Gazianteplinin direniş destanında imkansızlığa nasıl meydan okuduğunu gösteren hatıratlardan sadece birisiydi. Gaziantepli tokgözlülüğü ile sadece kendi memleketini değil tüm Anadolu Türklüğünü kurtarmıştır. Bu nedenle Gaziantepliyi birtakım dünyalıklarla yolundan çevirmek mümkün değildir.
Sarı Mektep Hadisesinin hatırlatılmasındaki maksat ise bugünlerde Gaziantepliye maddi destekle veya iş tehdidiyle yön verme çabasındakilere kim olduğumuzu göstermektir. Şerefle yaşamayı her şeyden önce bilen Gaziantepli için makarnalar, kömürler veya işten atılma tehdidi bir şey ifade etmemektedir. Çünkü Sarı Mektepte o gün Fransızla dalga geçen çocukların evlatları bugün de aç ama şerefle yaşamayı, tok fakat satılmış olarak nefes almaktan daha yüce bilmektedir.
Diğer yandan bu tavır göstermektedir ki insanımızı işten çıkartmak, yardımı kesmekle tehdit eden bu güruhun işgalci Fransızdan farkı yoktur. Düşmanın davranış biçimini kendisine örnek alan kesimler namusu için yaşayan Gazianteplinin şamarına maruz kalacaktır.
Herkes yaşamak, hayallerine yürümek ister. O gün Sarı Mektepte ve tüm Antep Harbinde canlarını ortaya koyan çocuk, genç ve yaşlılar da hayatlarını sürdürmek isterken düşman üstüne yürümeyi tercih etmiştir çünkü vatanı ve namusu kutlu görmüşlerdir. Hayatlarından, hayallerinden vazgeçerek vatan için düşman mermisi önüne atlayan şanlı ecdadın evlatları olan bizler de her hayalimizi bir kenara bırakıp vakti geldiğinde düşmana yürümesini bileceğiz. Sarı Mektep Hadisesi 1919 yılında yaşanmıştır. 2019 yılında yani erken seçim olmadığı taktirdeki bir sonraki seçimde 100. yılını geride bırakacağız. İşte bu nedenle yeni bir Sarı Mektep sınavlarından geçmemek için her birimiz doğru tercihi yapmalıyız. O gün karşımıza şeker sandığı çıkmıştı, bugün çıkansa seçim sandığı. Bu vebal edineceğimiz küçük maddiyatlardan çok daha büyüktür. Her oy memleket istikbalini etkileyeceğinden büyük bir güç ve sorumluluktur. Bu gücü yanlış kullanmak ve sorumluluktan kaçmak o büyük yükü iki cihanda da omuzlarımıza bırakacak. Ve Allah göstermesin torunları olmakla onur duyduğumuz kutlu ecdat bize sırtını dönecek, hakkını helal etmeyecek.
Bize övünç dolu bir geçmiş bırakan o hayallerinden vazgeçen çocuklara, onların düşmanı küçük düşüren Türk bakışlarına selam olsun. Açlıktan ölüp ziyan olmayayım, düşman kurşunuyla öleyim deyip düşmana atılan yiğitlere selam olsun. Ve o yiğitleri şerefle, şuurla yetiştiren kutlu analara selam olsun. Atsızın Kürşat için dediği gibi ölen ama yenilmeyen 6317 kahramana, Şahin Beye, Şehit Kamile ve Karayılana selam olsun. Ruhları şad olsun.
Allah her birimizi övünçle, hayır dualarıyla yad edilecek analar, babalar, ecdatlar olmayı nasip etsin.