Dün tüm Türkiyede tepki çeken bir hadiseye şahit olduk.

Hakkaride Şehit olan polisimizin Hataydaki ailesine acı haberi vermek için giden Kaymakamın yanında gazeteciler vardı.

Gazetecilerin şehit haberini detaylandırması, HabeRcilik adına görüntü ve resim alması kadar doğal bir şey olamaz.

Ancak Kaymakam Beyin Oğlunuz şehit oldu, BAŞINIZ SAĞOLSUN derken...

Şaşkına dönmüş anne baba teselli edilmeye çalışılırken, kameraların çalışması, o yürek burkan görüntülerin fütursuzca servis edilmesi kabul edilir gibi değil.

Bu durum kaymakama gelen tepkileri haklı hale getiren bir yaklaşım. Belli ki Kaymakam Bey kameraları yanına alıp kasten gitmedi. Şehit cenazesi üzerinden bir reklam peşinde de değildi. Ancak yayımlanmaması noktasında bir irade ortaya koyması gerekirdi.

Bu büyük bir haber, ciddi bir gazetecilik başarısı değil… Çünkü gazetecilik etiğine uygun değil, vicdani hiç değil

Bir o kadar insani değil. Çünkü aylardır acılara büründük. Aynı haberler aynı sahneler bu anormal durumu sıradanlaştırdı.

Şehidimiz var, Başımız sağ olsun demekten hicap eder hale geldik. Üzüntü içinde moralmen çökmüş bir toplum görüntüsü vermek yakışmıyor bize. Şehit ailesinin düştüğü durumu Allah kimseye yaşatmasın.

O garibim annenin şaşkınlığı, paniklemesi yürekleri dağlayan anlatılması güç bir durum, yaşanılmak istenmeyecek bir duygu

O acıları reating malzemesi yapmak sağduyu sahibi kimselere bir şey kazandırmaz.

Sadece ve sadece bu ülkenin kaos ve kriz atmosferine sürüklenmesini sağlamaya çalışanların

Ekmeğine yağ sürer , PKK ve yandaşlarına moral verir...

Çocukları askerde veya bölgede görevli insanların uykusunu kaçırır.

Okullar açılacak öğretmenler, öğrencilere kabus yaşatır.

Yıllardır görev almak için bekleyip atanan öğretmenlere acı verir...

Lütfen gazeteci arkadaşlar bu konularda biraz daha hassas davranalım.. Zor şartlarda kıt imkanlarla görev yapan insanların halinden en iyi siz anlarsınız.

Bu arada okullar açıldığında öğretmen ve öğrencilerin hali ne olacak 37 bin ataması yapılan öğretmenin %70i bölgeye atandı... Okullar nasıl açılacak, 1 kasımda seçim nasıl gerçekleşecek. Askerin polisin can güvenliğinin olmadığı bir coğrafyada

Öğretmen ne yapacak, öğrenci ne öğrenecek....

YÜZDE 40 EKMEK ZAMMI...

Gaziantepte beklenmedik bir anda pideye %40 zam yapıldı. Vatandaşın geçim sıkıntısını daha çok hissetmeye başladığı bu günler de. Yediğimiz bir ekmek vardı onuda göz diktiler tepkileri daha yüksek perdeden seslendirilmeye başlandı.

Gerçekten de öyle, bir ekmek var bırakın onuda ağız tadıyla yiyelim. Boğazımızda düğümlenmesin iki lokma ekmek.

Belki zammın taraflar açısından gerekçeli bir açıklaması vardır.

Belki maliyetler çok artmış, esnaf zarar ediyordur. Ancak hiçbir gerekçe Emekliye memura % 3 zam yapılırken ekmeğe % 40 zam yapılmasını haklı kılmaz, kabul etmez.

Gramajın artırılmasını ise gerekçe sayılamaz. Kimse ekmeğin gramajından şikayetçi değil fiyatının yüksek olmasından dolayı muzdarip. Bu konuda bir oda bir dernek zam kararı alabiliyor.

Peki belediyeler ne işe yarıyor, başkanlarımızın dikkatini çekmiyor mu 2.5 milyon insanın yediği ekmek..?

Şimdi pide ile sınırlı olan zam dalga dalga tüm kalemlere yansır.

Enflasyon hesabına dahil edilir mi bilemiyorum. Ancak vatandaşın cebini yakacağı kesin... Bu duruma tüm vatandaşların ve yetkililerin müdahil olması fırıncılar odasının geri adım atmasının sağlanması gerekir.

Ben şahsen fiyat geri çekilene kadar pide almayacağım, alınmaması içinde elimden geleni yapacağım

Çünkü ciddi bir haksızlık ve hukuksuzluk olduğu iddiasındayım. Kul hakkı var en önemlisi. Ekmeğimize göz dikip oynamasınlar

Üç kuruş alan biz ücretliler, emekli, asgari ücretli her gün her öğün sadece ekmek yese yine yetiştiremez aldığını.

Tepki ve toplu hareket etmek şart. Toplumda bu konuda ciddi bir bilinç oluştuğuna da inanıyorum.

Yok nasıl olsa alışırız diyorsanız yapacak bir şey yok... Nasrettin Hocanın fil hikayesi gibi Somuna zam yok mu ? diye bağırırız... MÜŞTEREK DUALARDA BULUNMAK DİLEKLERİMLE,

HAYIRLI CUMALAR...