O dönemi yaşamadık, görmedik ama duyduk, 1977de merhum Ecevit Başbakan olmak için, APden kopmuş 10 vekili Güneş Motel denilen bir mekanda BAKANLIK Karşılığı ikna etmiş. 2. Milli Cephe Hükümeti yıkılıp yerine Ecevit Başbakanlığında CHP

Hükümeti kurulmuş. Siyaset son zamanlarda durumu idare etme sanatı gibi tanımlanmaya başlandı. Buna durumu kurtarma sanatı da eklenelebilir. Bir siyasetçinin ; Rakip bir partinin Milletvekilini kafalayarak Hizip veya kendi menfaati için kullanması... Yada bir milletvekilinin partisinin ve kendi seçmeninin verdiği yetkiyi farklı kullanması, Ne kadar ahlakidir bilemiyorum ama doğru olmadığı kesin... Siyaseti siyasi partiler adına şahıslar yapar, Siz siyasi tüzel kişiliği olan kurumları yok sayarak Onların duruşlarını, söylem ve eylemlerini küçümseyerek..

Elinizdeki gücü kullanarak bireyler üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışırsanız Unutmayın mutlaka bir gün aynı metotla birileri kapınızı çalar. Türkiyede lider diktasına rağmen siyaset ancak bu kadar yapılıyor. Lider baskısından korkup konuşamayan siyasetçilerin halka verebileceği bir şey olmadığını düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemde yüzlerce vekil parmak indirip kaldırmaktan, Kendilerine yanlışta olsa dayatılan düzenlemelere, Olumlu-olumsuz oy vermekten başka bir şey yapamadı.. O yüzdendir ki çoğunun vekilliği sadece kendi çevresinde ve TBMM kayıtlarında hatırlanacak. Hatırlarsanız 90ların sonunda Fırıldak Kubi diye tanınan bir siyasetçi vardı. Toplumun verdiği tepkiler sonrası, Sık sık parti değiştiren oradan oraya giden vekil sayısında ciddi bir azalma oldu. 7 Haziran sonra vekil pazarı kurulmak istense de Havada uçuşan milyon dolarlara eurolara fazla itibar eden olmadı.

Taki hükümet sonucu beğenmeyip, tek başına iktidar olmaktan başka alternatifi olmadığını anlayana kadar... Değil başka bir parti ile koalisyon yapmak, Onları bakanlar kurulunun yanından bile geçirmeyecek kadar tedbirli temkinli idiler... Ya bir veya birçok korkuları vardı, yada korumak zorunda oldukları birileri. Seçim hükümeti her ne kadar anayasaya göre kuruluyormuş gibi yapılsada 7 Haziran sonrası ne siyasi kural, ne anayasa nede siyasi nezaket hiç bir şey kalmadı. Birilerinin hırsı, kini nefreti yüzünden Tüm siyasi temaüller ayaklar altına alındı. Alınmaya da devam ediyor. Başta söylediğimiz gibi siyaset, tüzel kişilikler adına bireyler tarafından ... Varsa partilerinin ideolojisi, fikri, düşüncesi doğrultusunda yapılır. Fikir partilerinin illa ve her şeye rağmen iktidar olacağım diye bir hırsı yoktur olamaz.

Öyle olduğunda çizgilerinden sapmak durumunda kalırlar... Bireyler kendi ikbal ve menfaaleri uğruna bu çizgileri çiğnediklerinde Partilerinden daha çok kendilerine zarar verirler. Bu çizgileri yok saymak, parti kararlarına aykırı davranmak bilerek veya bilmeyerek O davaya o fikre ve o fikrin mensuplarına İHANETTİR. İhanetten istifade edip, O durumu ranta çevirmekte siyasi ahlaksızlıktan başka bir şey değildir... Şu dizeler dün bir partide yaşanan olayı çok güzel tarif ediyor... Bir çok siyasetçi için ders niteliğinde...

Bir partide çalışmaya başlamış; halka değil, genel merkeze oynamış,

her hangi bir evrensel politikadan yoksun, aday ilan edilmeyince veya

listede seçilmesi olanaksız bir yere yazılınca ilk yaptığı şey;

partisine ihanet…

Değil bir siyasetçi sıradan bir insan için bile basit çok basit bir yöntem…

Siz halkın önüne çıktığınız zaman, bir takım konuşmalar yapmıştınız.

Halkın size güvenmesi konusunda uzun uzun konuştunuz. Ne olacak şimdi

o konuştuklarınız?

Daha yolun başındayken kendi partisine ihanet eden ve onu yarı yolda

bırakan bir kimseye halk nasıl inansın?

Hırs, ihanet, yalan ve mikrop kör bir kuyudur.

Bir yalan asla bir yalan olarak kalmaz başka bir yalanı doğurduğu gibi

bir ihanette daima başka bir ihaneti doğurur. Stefan Zweig, Joseph

Fouchenin hayatını yazdığı kitabında şöyle der: 'Bir kez ihanet eden

hep ihanet eder. Tarihin değişmez kuralıdır, ihanetin çemberinden

geçen, tamam kurtuldum dediği an, arka arkaya birçok ihanet çemberinin

daha olduğunu dehşetle fark eder ve o çemberlerden geçe geçe hayatını

tamamlar. Şeytanla yaptığı pazarlığı kaybetmiştir, ruhunu satar.

Öldüğünde bir mezar taşı olmaz, sadece arkasından, 'Hain!' diye

tükürülür.'

Bence küçük coğrafyalarda insanlar daha ilkeli olmak zorundadırlar. Sonuçta bir haine, onun ihanetinden yararlananlar bile güvenmezler. Hani kraldan çok kralcıya kral bile güvenmez ya; onun gibi... Doğru değil mi, hatta eksik mi ? Tuğrul TÜRKEŞin gibi siyasetçiler üzerine alınır mı bilemiyorum. Ama benzerlerinin ruh halini tarif ettiği ortada... Allahtan siyasetçininde ahlaklı dürüst mert olanını diliyelim..