Bir haftalık kaçamak sırasında ağırlığımız bu kez spor oldu. TSYD Semineri için gittiğimiz Antalya'da, Gaziantepspor'un yaptığı hazırlık maçlarını izleme şansımız doğdu. Bu arada gazetemizin internet sitesinden dünyanın her tarafında olduğu gibi, şehrimizle ilgili tüm haberleri okumayı ihmal etmedik. Kar yağışı sonrası yaşanan olumsuzlukları ve belediyelerin müdahelede zamanlama konusunda yetersiz kaldıklarını öğrenirken üzüldük. Son dönemlerde başarılı çalışmalarıyla dikkatleri üzerinde toplayan Emniyetin yine bir operasyon düzenleyip uyuşturucu kaçakçılarına indirdiği darbeye ise sevindik... Bu arada Şahinbey Belediye Başkanının deve kuşu çiftliğinde kaçak elektrik kullandığı iddialarına karşılık, "bunları ispat etmeyen şe......dir" dediğini duyunca şaşırdık... İsterseniz, Antalya'da yaşadıklarımı anlatmazdan önce, bu olayla ilgili sizlere bilgi vereyim... *Kaçak elektrik, başkanın çiftliğinde değil bağevinde
Basın toplantısında bir gazetecinin sorusuna sinirlenen başkanın, kaçak elektrik konusunu araştırdığımızda, ortaya çıkan gerçek maalesef kendisini ilgilendiriyor. Çünkü Şahinbey Belediye Başkanının, yanılmıyorsam Cebeler Köyünde bir bağ evi var... Ve bu bağevinde 2005 yılında elektrik sayacına film takılmış ve bu yasa dışı uygulama Tedaş ekipleri tarafından tesbit edilmiş... Yani söz konusu yer Devekuşu çiftliği değil, bir bağevi... Bunu düzeltelim ve edindiğimiz bilgileri vermeye devam edelim... Kaçak elektrikle ilgili işlemler sonrası 2005 yılında 733 veya 783 milyon liralık, gecikme faiziyle birlikte bir ceza kesilmiş... Kesilen bu ceza, gecikmeli de olsa ödenmiş... Yaptığım araştırmada, kaçak elektrik kullanan kişinin bağevi bekçisi olduğu, bundan da Şahinbey Belediye Başkanının belki de haberinin olmayabileceğini belirtmemde yarar var...
Ama bu sadece bir ihtimal... Nitekim Başkanın, basın toplantısı sonrası böyle bir olayın varolduğunu öğrenince, çevresine kaçaktan haberinin olmadığını söylediğini ve bu işten sorumlu olarak bekçisini ve M.A. adındaki yeğenini gösterdiğini duyduk...
Bu yazdıklarımın hepsi, daha önceleri gibi ne yazmışsam, onlar kadar doğrudur... Bu işe farklı gözden bakanlar olacaktır elbette... Üzüm yeme olarak bakanlar, nihayetinde bu paranın ödenmiş olduğunu görerek fazla suçlama yoluna gitmeyebilirler... Bağcıyı dövmeye niyetli olanlar ise, elbette farklı düşüneceklerdir... Hemen bir bilgi daha verelim ve başkanın bağevinin Elektrik sayacının değiştirildiğini ve bu konuda yasal prosedür'ün uygulandığını söylemeliyim...
*Feyzullah Arsla'ın tüm Gaziantepli'lere selamı var
Şimdi dönelim Antalya'yadaki yaşadıklarımıza ve gördüklerimize... Çok güzel bir havanın olduğu, turistlerin yanısıra bizimkilerin bile denize girecek kadar sıcak bulduğu, sereserpe uzanıp güneşlendiği Antalya ortamında, uzun süredir görüşemediğimiz dostlar kadar, gündemde olan spor dünyasının önemli isimleriyle de Gaziantep ve Gaziantepspor konulu sohbetlerimiz oldu...
Seminerin açılış törenine ve gala yemeğine katılma davetimi kırmayarak Laresspark otele gelen, Antalya Emniyet Müdürü Sayın Feyzullah Arslan ile hem hasret giderdik, hem uzun bir sohbet yaptık...
İade-i ziyaretimizi bu kez TRT Spikeri Tansu Polatkan ile makamında gerçekleştirdik ve şahsıma büyük ilgi gösteren ve hiç yabancılık çektirmeyen Sayın Arsla'a teşekkür ettik. Aynı şekilde kendisinin de, gazetemiz aracılığı ile Gaziantepli'lere selamını getirdik.
Şu bir gerçek ki, Sayın Feyzullah Arsla'ın kalbinde Gaziantep'in bambaşka bir yeri var... Hatta bunu espri konusu bile yaptık ve "Bakıyorum da, Ant'larla gidiyorsun müdürüm. Önce Antep, sonra Antalya" dediğimde, "iyi yakaladın, ben de aynı şeyi düşünüyorum, nasip böyleymiş" diyerek karşılıklı kahkahalar attık...
*Nerede eski Gaziantepspor, nerede o eski havalar ?
Sevgili okurlarımız... Antalya'da olduğu gibi, aslında gittiğim her kentte herkesin ilk sorusu spor üzerine oluyor... Sözbirliği edilmişcesine "bu takım böyle giderse küme düşer" deniliyor... Spor adamları, yöneticiler, teknik adamlar, gazeteciler, teknik adamlar ve futbolcular, Gaziantepspor için hiç iyi konuşmuyor...
Oysa eskiden böyle değildi... Farklı bir Gaziantepspor imajı vardı. Konuştuğumuz şeyler "başarı" üzerineydi... Özellikle de konuşmaların büyük kısmı Celal Doğa'ın başarılı bir takım yarattığı, Avrupa'da mücadele veren takımımızın ülkemize getirmiş olduğu havadan bahsedilirdi... Hatta bazen canlı yayınlarda Celal Doğa'a yönelik eleştirilerime katılmayanlar olur, benimle farklı yönde tartışırlardı... Ama nihayetinde konu Gaziantepspor ve başarı üzerine yoğunlaştığı için ben eleştirilen bir kişi de olsam, bundan gurur duyardım... Çünkü Gaziantepspor'un başarısı bizleri daha farklı kategorilere taşıyor...
Şimdi durum tamamen farklı... Bizi görenler biraz dalga geçiyor, biraz acıyor, biraz da uyarıda bulunuyor... Gazeteciler eskisi kadar Gaziantepspor'un antrenmanlarını izlemiyor, hatta maçlarına bile gitmiyor. Eskiden kamplara gelen, çeşitli röportajlar yapanlar şimdi 2. lig takımlarına daha fazla özen gösteriyor...
Antalya'da 3 maç izledim, üçünde de sadece Gaziantep 27 gazetesi olarak ben ve Fanatik gazetesinden bazen Tunç Kayacı bazen Mehmet Ali Sabuncu vardı. Onlarda bazı maçlarda 90 dakika bile izlemeden gitmek zorunda kaldılar... Zaten izleyenler de futbol adına hiçbirşey görememekten şikayetçi...
*Menejer transferinde neler olmuş neler ?
Evet... Üzülerek söylüyorum, maalesef eski günleri arar olduk... Öyle bir duruma geldim ki, artık Gaziantepspor konusunu konuşmamak için çaba bile gösterir oldum... Ancak öyle isimlerle konuştum ki, bunlardan Gaziantepspor ile ilgili olarak yaşanan gelişmeler hakkında bilgi edindim... Örneğin bir menejer getirilme meselesinin perde arkasını öğrendim. Can Çobanoğlu ve Reşat Çağan ile Gaziantepspor'da göreve getirilip getirilmeme konusunun aslını konuştum... Her iki isim de bana yaşananları anlattı. Bunları şimdi yazmak istemiyorum, çünkü takımımınız durumu çok hassas... Ama Gaziantepspor'a çok büyük katkılar sağlayacak bu iki ismin neden istenmediği, kimler tarafından istenmediği, özellikle Can Çobanoğlu'nun, asla para konuşmadığını, sadece göreve geldiği takdirde bazı isimlerin kulüpten uzaklaştırılması gerektiğini söylediğini öğrendiğimde, doğrusunu söylemek gerekirse, "bu kulüpte işlerin düzelmesini istemeyenler mi var acaba?" demekten kendimi alamadım... *Erdal'ın Kayseri'ye transferinin perde arkasında neler var ?
Antalya'da sizlerin görmeyip duymadığı bir transfer olayının perde arkasını da öğrendim tabii... Kayserispor'a bonservisiyle verilen Erdal'ın transferinde yaşananları birinci ağızlardan duyunca, şaşırmadım desem yalan olur... Bu futbolcunun Kayserispor'a transferinde, yetkili ve etkili bir yöneticimizin, Erdal'a, tanıdığı ve birlikte hareket ettiği iddia edilen bir menejeri tavsiye etmek istediği, ama Erdal'ın buna karşı çıkarak "ben menejer filan istemiyorum" dediği, Antalya kampındaki diğer spor kulüplerinin yöneticileri ve bazı futbolcuları tarafından konuşulan en çok konulardan birisiydi...
Benim direkt olarak duyduğum ise daha başkaydı... Cuma günü Antalya'dan İstanbul'a dönüş uçağında Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ile karşılaştım ve sohbetimiz Erdal üzerine oldu. Bu futbolcunun durumunu sorduğumda Özhaseki "Kulübüyle biz anlaştık ama Erdal'ın Gaziantepspor ile sorunu varmış. Çocuğun bu zamana kadar alacağını ödememişler, şimdi Kayserispor'a, 'Erdal'a bu parayı da siz ödeyi' diyorlar. Biz de kendilerine 'böyle şey olur mu kardeşim, siz bizden bonservis parasıyla anlaştınız, bu anlaşmaya kadar Erdal'ın kulüpten alacağı bizi ne ilgilendirir'dedik. Bu nasıl yöneticilik anlamadım gitti" dedi.
Ve cumartesi günü aldığım habere göre, Erdal'a Gaziantepspor'dan birikmiş alacağına karşılık bir çek verilmiş ve Kayserispor kampına katılarak resmen bu takımın futbolcusu olmuş... Bana sorarsanız iyi bir kayıp... Ama yapılacak birşey yok, çünkü Erdal Gaziantepspor'da mutlu değildi...Tıpkı bazı futbolcular gibi...
Hepinize İyi Haftalar