Artık kent trafiği içinden çıkılmaz hal aldıysa, bunda birçok sebepler bulabilirsiniz, ama çözüm noktasında bulamazsınız. Çünkü bu şehir artık trafik yönünden düzelmeyecek noktaya getirildi. Eskiden trafik yoğunluğu sabah işe gidişler ile akşam dönüşlerde yaşanırdı. Şimdi her saat her dakika hemen hemen geceli gündüzlü şehrin her yerinde hissedilir oldu. Yolların yetersizliği, kavşakların resmen işgali, trafik lambalarının 20 sene öncesi anlayışla dizayn edilmesi, Gaziantep’te araç kullananlar için resmen eşkence haline dönüştü. Oysa Gaziantep artık 20-30 sene öncesinin Gaziantep’i değil. Hala yeşil yandığında ancak 6-7 aracın geçebildiği süreye mahkum ediliyoruz. Bu şehrin bazı kavşaklarında süreler elbette fazlalaştırıldı ama yetmiyor, çünkü yapılan hesap sadece ana yollardaki araçlar için yapılmış. Aralardan yani ana arter ile bağlantısı olan yollardan gelenler o hesaba dahil edilmiyor. Haliyle her kavşakta kırmızı ağırlıklı bir anlayış kuyrukların uzamasından başka işe yaramıyor. Üstelik kilitlenme o kadar büyük oluyor ki, başka yönden gelenlere yeşil ışık yandığında o hakkı kullanamıyor çünkü tam kavşağın ortası araç dolu. Haliyle kornalara basmalar, araçtan inip kavgaya kadar giden tartışma yaşamalar.
ŞEHİR MERKEZİ VE ETRAFI GERÇEKTEN BÜYÜK SIKINTI
Bakın ben bu konuda yıllardır yazarım. Dilimde tüy biter ama bıkmadan söylerim. Yetkili arkadaşlarımıza bir vatandaş gözüyle anlatmaya çalışırım. Ama her seferinde bu işin yetkilileri 100 tane gerekçe sıralar. Zaten o gerekçeler nedeniyle çözüm bulunamaz. İnanın yıllar boyu belediyelerin ve Emniyet trafik yetkililerine adres adres, bölge bölge, kavşak kavşak anlattığım dönemler oldu. Neler yapılması gerektiğine kadar dile getirdim. Sadece dinlediler ve bildiklerini okudular. Bakın zaman geçti yıl 2024 oldu o da bitmek üzere, bu anlayışla yıl 2034 olsa bu şehirde bu trafik anlayışı ile bu şehir daha da kötü olacak. Zaten şimdiden her yer kilitlenmiş durumda, hele şehir merkezi, tam bir kilitlenme bölgesi. Buna İbrahimli bölgesinden başlayıp Gölgeli kavşağına uzanan, Metro’dan Üniversiteye, hatta Karataş ve Kilis yoluna, kadar giden yollardaki ciddi kilitlenmeyi, hele sabah ve akşamları OSB’ye gidiş gelişlerde özellikle Tugaybölgesi, oradan Adliye ve Stadyum tarafı, Küsget’e gidişteki Çimento kavşağındaki keşmekeşi de eklemeliyim. Eğer Dülük tüneli biterse hiç değilse OSB’ye gidişte derin nefes alacağız…
GAZİANTEP BU KADAR ARACA NASIL DAYANSIN
Bakın Ağustos ayı itibarıyla Gaziantep’te araç sayısı 705 bini geçmiş durumda. Bunun yüzde 30’u otomobil, yüzde 28’i ise motosiklet, yüzde 15’i kamyonet, yüzde 12’si traktör, yüzde 5,9’u otobüs, yüzde 5’i minibüs, yüzde 3 kamyon yüzde biri ise özel araçlar olarak sıralanıyor. Şehirde otomobil başta olmak üzere motosiklet ve kamyonet dahil araç sayısı yüzde 73’ü oluşturuyor. Bu kamyonet dediklerimizin içinde mutlaka Suriyelilerin vızır vızır geçtikleri küçük kamyonet ile motosikletten çevrilen kamyonet türü araçlar vardır. Eğer onlar kayıtlı değilse, vay şehrimizin haline… Aslında o araçların görüntüsü zaten Gaziantep’i tipik bir Ortadoğu, hatta Pakistan gibi ülkelerden farksız bırakıyor. Size son 5 yılın farkını söyleyeyim ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim. 2019 yılında Gaziantep’te araç sayısı 451.006 iken, 2024 Ağustos'unda 705. 538 olmuş. Yani 5 senede tam 254 bin 532 araç trafiğe kayıtlı olmuş. Ortalama yılda 50. 906 araç trafiğe katılmış.
ŞEHİR KENDİ HALİNE BIRAKILDI
Şimdi bu kadar araca karşılık şehirde ne olmuş? Tramvay yapıldı ki en önemli yatırım oydu, ama o da şu anda yetersiz kalmış durumda. Yine de iyi ki var diyebiliyoruz. Metro işi vardı hala ne oldu veya ne olacak bilmiyoruz. Büyükşehir ve Şahinbey Belediyelerince bazı alt üst kavşaklar yapıldı elbette, hatta tünel de yapıldı ama ağırlık noktası olan kent merkezi ve bazı bölgelerde yollar da aynı, bulvarlar da kavşaklar da sokaklar da aynı kaldı. İşte kilitlenme burada başladı maalesef. Açıkçası kendi haline bırakıldı Gaziantepimiz… Birde o yetersiz yollara park olayı var ki tam bir bomba… Parkometre işi vardı, galiba firma ödeme yapmayınca sözleşmesi yenilenmedi ve aylardır şehir yol kenarlarında bir değil iki aracın park ettiği şehir haline döndü. Zaten en nefret ettiğim de bu. Örneğin 2 veya en fazla 3 şeritli yollar resmen park işgalinde. Buna birde alışveriş veya görüşme bahanesiyle 2’nci şeride de araç bırakanları eklersek dünyanın aracı tek şeritte ilerlemeye çalışıyor. Hele yeşil ışık süresi de kısa ise ki çoğu yerde öyle, en geç 2 dakikada geçmesi gereken araçlar 15-20 dakika beklemek zorunda bırakılıyor.
YEŞİL IŞIK VE KAVŞAKLARA PARK İŞKENCESİ
Bakın bu konu önemli. Daha öncede yazdım Ankara başta olmak üzere birçok şehrimizde hatta Avrupa’da trafik lambalarındaki ışık süreleri öyle bizim gibi kısa tutulmuyor. Böylece biraz bekliyorsunuz ama nihayetinde ‘dur kalk, dur kalk, dur kalk’ yapmaktan kurtuluyorsunuz. Valla buna vites ne yapsın, debriyaj ne yapsın, motor ne yapsın? Yetkililere anlattığınızda dediğim gibi yüz tane bahane ve gerekçe anlatıyor. Kardeşim biz 3-4 hatta 5 dakika bile beklemeye razıyız, çünkü bir kere bekleyeceğiz nihayetinde. Yeter ki, bizleri bu “dur kalk” işkencesinden kurtarın. Üstelik araçların yıpranması işin cabası. Haa burada otomatik viteslere sahip olanlar yine bizden şanslı, çünkü avuçlarının içi nasırlaşmıyor hiç değilse onların.
İNSANLAR ARAÇLARINI TAMİR ETTİRMEKTEN YORUULDU ARTIK
Diyeceğim o ki, Gaziantep’te ulaşım ve trafik konusu içinden çıkılmaz bir noktaya gelmiş durumda. Belki yeşil ışık süreleri özellikle kavşaklarda uzun tutulursa, kavşaklara park yasağı getirilirse ki, yasak zaten ama dinleyen yok. Bunlarla baş edilemiyorsa hiç değilse örneğin akşam iş dönüşü 2 saat trafik veya zabıta ekipleri konulup ceza veya araç çekme uygulamasına gidilebilir. Bir şey daha var şu hastaneler bölgesi dediğimiz yerdeki park meselesi. Biliyorsunuz Teymur ailesine ait olan arsa yüksek katlı otopark ruhsatlı. Ama yıllardır orada yazın toprak kışın çamur içinde rezil bir şekilde duruyor. Haliyle orada bulunan iki hastane ile iş yerlerine gelenler resmen Çin işkencesi yaşıyor. Burası güya planlandı ve yeni düzen getirildi ama eskisini mumla arıyoruz desem yeridir. Daha yollarımızı ne hale geldiğini, artık tamirciye gitmekten yorulduğumuzu, haliyle arabalarımızın traktör ve kamyon kullanıyormuş gibi sesler çıkardığını, hele o her yere konulan yüksek kasislerin amortisör başta olmak üzere tamamıyla araç düşmanı olduğunu ayrıntılarıyla anlatmadım. Birde her inşaat veya bina önündeki caddelerin kazılıp öylece bırakılması işin cabası…
Son söz; ARTIK BU ŞEHRİN TRAFİĞİ VE ULAŞIMININ SORUNSUZ DEĞİL DE, AZ SORUNLU HALE DÖNÜŞMESİ İÇİN BİR SİHİRLİ ELİN DEĞMESİNİ VE ÇÖZÜMLER ÜRETMESİNİ BEKLİYORUZ. ÇÜNKÜ ONA DA RAZIYIZ…
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR