Biraz öfkeli, biraz da dertli bir öğrenci velisi bunları söylediğinde çok düşündüm... Gerçekten zor durum... Çocuğunuzu küçük yaşta okula eğitime gönderiyorsunuz, ama daha ilk günden itibaren öğrenme gibi önem taşıyan bilgileri görme yerine, O'nun okul yetkililerince kendisinden sürekli para istendiğini ifade eden konuşmalarıyla karşılaşıyorsunuz... Yani çocuğunuz daha A-B-C demeyi öğrenmeden "temizlik parası, bilgisayar parası, elektrik, telefon parası, boya, perde parası, servis parası ve birçok istekleri" konuşup söylemeye başlıyor... İnanın bu yönde gelen şikayetleri dinlediğimde, Türkiye'de devlet okullarında okuyanların gerekli eğitimi alamadığı gibi, bir de KAZ gibi yolunduğunu gözlüyorum... Bu sözlerimden iyi eğitimciler sakın alınmasınlar... Biliyorsunuz hafta arasında bir okulumuzun, öğrenci velilerinden temeli tamamen paraya dayalı istek zincirlerini aktarmıştık. Şikayete konu olan Okul aile birliği başkanı Orhan Yılmaz arkadaşım çıktı, ancak gazeteye geldiğinde kendisine de söylediğim gibi, bizim onlara kızmaya ve birşeyler söylemeye hakkımız yok... Çünkü milli eğitimin tepe noktası yani bakanlık, hatta hükümet politikaları sistem yönünden kılını kıpırdatmıyor. Okul idareleri daha iyi, daha sağlıklı, daha kaliteli bir eğitim düşüncesinden çok, yukarıda saydığım unsurlarla uğraşıyor... Şimdi iyi bir okul müdürünün eğitim kalitesine bile bakılmaz hale gelindi. Müdür daha çok işletmeci düşüncesiyle hareket eder duruma getirildi. Her ne kadar okul aile birlikleri var ise de, temelinde müdürden ayrı bir adım bile atmaları hemen hemen imkansız gibidir. Yani anlayacağınız, bu sistem değişmediği müddetçe, öğrenci velileri, çocukları için devlet okullarında iyi bir eğitim alma hevesine kapılmasın... Ekonomik durumu iyi olanlar için zaten özel okullar var, veya okul idaresince istenen para pek fazla sorun olmuyor... Ama bütçesi tek maaşa dayalı, esnaf veya işsiz olan aileler, ki bu sayı çok fazla, bu çileyi uzun yıllar çekmek zorundadırlar...
Not: Sakarya İlköğretim Okulu'nun 7/A sınıfı öğrenci velilerinden de aynı yönde gelen şikayet var. Onların iddiası ise, devlet para veriyor ama okul idaresi buna rağmen kendilerinden para istiyor... Bizden aktarması...
Trafikteki değişimin farkındamısınız ?
Bir kentte trafik konusu eğer polisin yetkisinde ise, uygulamalar, halkın yasalara saygı yönünde olumlu olumsuz birinci plandaki göstergesi olur... Bu aynı zamanda polis- vatandaş ilişkisinin temel anahtarıdır... Şunu çok net ifade etmeliyim ki, kurallara uymayı ilke edinenler, yasaları iyi uygulayan trafik polislerine saygı duyar. Kuralsızlığa alışanlar, öyle kırmızı ışıkmış, trafiği tehlike sokucu araç kullanmakmış, hiç umurlarında olmayanlar, tam tersine kuralları uygulayan trafik polisini hiç sevmez. Bunlar genellikle siyasi ve parasal gücü olanlardır... Hepsi değil elbette... Örnekler çok ama en basitini söylemek gerekirse, benim gibiler aracımızla kırmızı ışıkta bekliyoruz, adam yanıbaşımızdan ışık mışık tanımadan vız diye geçiyor... O anda kendinizi enayi yerine koymuş oluyorsunuz. Trafikte olduğu gibi, bu durum aslında yaşantımızın her noktasında geçerli. Yasalara ve kurallara uyanlar enayi ve her yönden kaybeden taraf, uymayanlar açıkgöz ve çok yönlü kazanan taraf...
Trafik müdürü kendi oğluna ceza yazdırmış
Daha önceleri de yazdım, polisin kentteki vitrini trafiktir... Elbette bu kentin yol, kavşak, sokak düzensizliğindeki rezalet, böyle küçücük satırlarla ifade edilemez... Bunları sırası geldikçe dile getireceğim. Ancak son zamanlarda dikkatimi çeken bir iyileşmeyi belirtmek istiyorum. Trafikte kuralları uygulama yönünden biraz kıpırdanma gözlüyoruz... Anlatılanlara göre kendi oğluna bile trafik cezası kesen şube müdürünün kararlılığı, tutarlılığı ve ekibine sahip çıkıp onların arkasında olduğunu gösterici uygulamaları, bize şaşırtıcı geliyor. Çünkü polis haklı olarak ceza yazar, ama daha sonraki gelişmeler sonucu o polis ceza yazdığına pişman edilir... Nihayetinde devreye girenler vardır... (Bazı memurların kişisel olarak haksızca yaptığı ceza uygulaması bu tesbitime dahil değildir) Anlaşılan o ki, trafikteki yeni kadro yapılanmasının arkasından, trafik polislerinin büyük bölümünün kuralları uygulama konusunda kararlılık göstermesi, kurallara uyan ama her defasında enayi yerine konulan sessiz çoğunluğu mutlu etmektedir. Çok küçük ama egemen gözüken bir azınlığın etkisinde kalınmadığı sürece, şu anda trafik ekiplerinin uygulamaları gelecek günlerde vatandaşın daha da çok takdirini ve aynı zamanda güvenini kazanacaktır...
Yalnız unutmayalım ki; bu işte, amirini ezdirmeyen müdürün, polisini ezdirmeyen amirin rolü çok büyüktür...
Rahmetli Savcının yakınlarına duyuru
Mesaj: Sevgili Ökkeş Özekşi. Gazetenizin 30 kasım tarihli internet sayfasında savcının ölümü ile ilgili haberi okudum. Çok üzüldüm. Yalnız sizden bir ricamız olacak. Eğer ulaşabilirseniz Adalet Mensupları Dayanışma Vakfı ,ölen savcımızın çocuklarına burs vermeyi düşünmektedir. Gazetenizin büyük okur kitlesine sahip olduğunu bildiğim için bu duyuruyu iletmenizi rica ediyorum.
Tel/fax: 0312 4254702 (Dilek Akbal) bursu verecek yetkilidir saygılarımı sunuyorum.
Burs ile ilgili yazılan yazı ektedir.
Sayın arkadaşlarım; Daha önce de duyurduğum gibi, ADYAV olarak Adliye Personelinin çocuklarına karşılıksız yüksek öğrenim bursu veriyoruz. Bu kapsamda genç yaşta ölen meslektaşlarımızın muhtaç çocuklarına da burs vermek istiyoruz. Örneğin Ardahan C.Savcısı merhum Fikret Sümbül'ün geride 4 çocuğu kalmıştır. Merhum arkadaşımızın aile fertleri ile bunun gibi genç yaşta vefat eden meslektaşlarımın aile fertlerinin bu burstan haberdar edilmesinin sağlanmasını, onları tanıyan meslektaşlardan rica ediyorum. Lütfen aşağıdaki telefondan ya da bu form aracılığıyla bizi bilgilendiriniz. Mustafa Ernalbant ADYAV Başkanı Adalet Mensupları Dayanışma Vakfı Tel/fax: 0312 4254702 (Dilek Akbal)
Adı Soyadı :Mehmet Özdemir
E-Mail :[email protected]
Bir eğitimciden Asım Güzelbey'e ÖSS soruları
Sevgili Ökkeş bey; sizin gazeteciliğinizi takip ve takdir eden, farklı bulan, cesur bulan bir okurunuzum. Farklılığınızı hiçbir konuda yüzeysel bakmadan, araştırarak, adil olarak fikir oluşturmanıza bağlıyorum. Geçtiğimiz günlerdeki yazınıza baktığımda açıkcası biraz şaşırdım. ASIM GÜZELBEY'in dershanecilik düşüncesini mükemmel bulmuşsunuz, eyvallah... Olayın sosyal boyutunu (daha doğrusu popülist boyutunu) ele almış, siyasi ve ekonomik boyutu yok gibi davranıyorsunuz.
ŞİMDİ SORMAK İSTİYORUM;
1- Belediyenin seçim yaklaşana kadar bu şehrin ÖSS sorunu yok muydu?
2- Belediyeler herşeyi özelleştirirken, bir tek ÖSS'mi kaldı kamulaştıracak?
3- Bu şehrin esnafına, işini elinden alarak mı katkıda bulunacak acaba AKP'Lİ belediyeler?
4- Zaten Türkiye'nin en vahim ÖSS başarı ortalamasını yakalayan (Türkiye 66.) Gaziantep'in sorununu araştırdınız mı acaba?
5- Acaba neden Türkiye 1. Ankara'da fiyatlar enaz 5-6 bin ytl /dershane sayısı 700 iken, Türkiye 66.Gaziantep de fiyatlar 0.5 -l.5 bin ytl/dershane sayısı 30-35 dir düşündünüz mü?
Sorular daha çok ama, biz konumuza dönelim; hal böyle iken belediyemiz kalkıyor ÖSS'ye destek diye halkın kaynağını ihale yapmadan, halihazır dershaneler can çekişirken, bunlara 100'er kişi bile dağıtmak aklına düşmeden, öğrendiğimize göre, 2.4 trilyon liralık bir pastayı (bina ve diğer giderler belediyeden) bu yöne kanalize ediyor...
Sayın Özekşi, bilmiyorlar mı bu dershanelerden de ekmek yiyenler,çalışanlar var. Saygılarımla
Adı Soyadı : Mehmet Demir
E-Mail : [email protected]
NOT:
Gaziantep Yardım Vakfı'nın bulunduğu binaya TEDAŞ'ın sayaç okuyucalarının gelmediği yolundaki şikayet ile Tabakhanede Sefer Paşa Mahallesi, Şakir Sokaktaki lambaların yanmadığı, ayrıca buradan kaçak elektrik çekildiği yolundaki şikayetler, Ali Akbağ'a iletilmiştir. Eğer düzelmemişse, lütfen bize bildirin.
Hepinize iyi haftalar