Yaklaşık 2 ay süren ayrılığımızın akabinde bugün yine bu köşede sizlerle olmaktan dolayı çok mutluyum...
Kimilerine göre, boş boş oturup bol kazanan bir meslektir, kimilerine göre üçkağıtçı, kimilerine göre ise patron yandaşı, işçi düşmanıdırlar muhasebeciler…
Geçtiğimiz gün, yani 1 Mart 2016 günü Muhasebeciler Günü idi. Birçok kişi bu günün biz muhasebecilerin günü olduğunu bilmez. Hatta toplumun %80lik bir kısmı muhasebeci kelimesini çok kullanır ama, muhasebeci nedir, ne iş yapar, en ufak bir fikri dahi yoktur.
Hadi gelin biraz muhasebeciler ne iş yapar, nelerle uğraşırlar, öyle sanıldığı gibi oturarak bol para kazanırlar mı, hep beraber irdeleyelim.
Muhasebecilik zor zanaattır, bin bir türlü adama laf anlatmaya çalışır. Sürekli çalışır ama eline pek bir şey geçmez. Bazen dürüstlüğü başına iş açar. Bazı zaman sıradan bir işçi kadar değeri olmaz. Sözün özü, muhasebecilik zor zanaattır. Sanat mıdır, zanaat mıdır orası hep tartışılır. Akademik bir meslek olmasına rağmen, başına bin bir türlü kendi görevi olmayan işlerle angarya getirilmesine susan, sustukça iş yükü daha da artan, iş yükü artmasına rağmen gelirinde herhangi bir değişme olmayan, mesleki örgütlenmesi en zayıf, meslek örgütünün bile kendini söğüşlemek için pusuya yatıp beklediği bir meslektir muhasebecilik mesleği…
Stajyeri olabilmek için ayrı bir sınava, staj esnasında 6 farklı sınava ve stajını bitirip mesleğe atılacağı esnada bir de staj bitirme sınavına girilen ilk ve tek meslektir muhasebecilik. Sınav derken, ehliyet sınavı gibi sınavlar değil. Binlerce kişinin yarıştığı, oransal olarak çok küçük bir kısmının bu sınavları başarabildiği, her ilde dahi sınavı olmayan, sadece Ankara ve İstanbulda merkezi sistem sınavlarına tabi tutulan bir meslektir muhasebecilik.
Ben şundan adım gibi eminim, bu mesleğe bir mensup olabilmek için harcadığım enerjiyi ve sarf ettiğim maddiyatı avukatlık ve hatta mühendislik için harcasam şimdiye çoktan avukat, savcı veya bir mühendis olmuştum. Bu kıyaslamayı neden yapıyorum diye soracak olursanız, kamuoyunda muhasebeciden kat be kat daha onurlu bir imajı olan, birer ağırlığı olan avukatlık gibi akademik mesleklere mensup olabilmek muhasebeciliğe, mali müşavirliğe göre çok daha kolaydır, işte mesele de burada başlıyor…
Her yıl mart ayının ilk haftası muhasebe ve vergi haftası olarak kutlanıyor. Kutlanıyor kutlanılmasına da, bu mesleğin, devletin en önemli gelir kaynağı olan vergideki sistemi işleten, mükellef ile devlet arasında köprü görevi gören bu önemli meslek hakkında bir adım ileri gidecek bir icraat yapılmamakta. Bir meslek örgütü idarecisi çıkıp da, bu mesleği idrak edenlerin refah seviyelerinin artırılması adına bir fikir sunmuyor. Muhasebe ve mali müşavirlik mesleğinin imajının daha da olumlu noktaya gelebilmesi için birkaç süslü cümleler dışında, asla fiiliyata dönüşmeyen birkaç sayfalık konuşmalar, basın toplantıları dışında hiçbir şey yapılmamakta…
İşin en kötü yanı da nedir biliyor musunuz?
Birbirileri ile aynı mesleği yapan insanlar birlikte hareket edebilmek adına örgütlenirler. Bir örnek verecek olursak, bir berberin yaptığı tıraş karşılığında alacağı para piyasa şartlarında belirlidir. Üç aşağı beş yukarı hemen hemen aynı işe aynı ücretleri alırlar. Bir servis şoförü odaların belirlediği ücretin altında veya çok üstünde ücretle öğrenci taşımaz, taşıyamaz, çünkü işine gelmez.
Peki bu iş muhasebecilik mesleğinde nasıl oluyor biliyor musunuz?
Bir muhasebeci, meslektaşının tuttuğu defteri veya danışmanı olduğu firmayı kendine çekebilmek adına, zarar edecek olsa da, sırf iş kendisine gelsin diye bin liralık işi iki yüz liraya yaparım diyerek, verdiği hizmetin kalitesini sıfıra ve hatta sıfırın da altına indirerek o müşteriyi çalabilmek adına elinden gelen her şeyi yapıyor maalesef…
Gaziantep için örnek verecek olursak resmi olarak 1000 adet faaliyet gösteren açık muhasebe bürosu varsa, 500 adet de korsan, belgesi olmayan, bu mesleği yapması yasak olan kişinin açtığı muhasebe bürosu vardır. Bunu en küçüğünden en büyüğüne bu mesleği yapan herkes, tüm oda yöneticileri biliyor olmasına rağmen, hatta çoğu zaman aynı iş merkezinde karşı karşıya komşu olunmasına rağmen buna sesini çıkarmıyorsa bu meslek mensubu, söylenecek söz, yapılacak yorum kalmamış demektir.
Muhasebe demek bir işletmenin yaptığı iş kadar, ürettiği ürün kadar önemli bir şey demektir. Muhasebe bir işletmenin can damarıdır. Muhasebesi olmayan işletmeler, direksiyonunda şoförü olmayan bir otomobil gibidir. Yaptığı işten ne kadar kazandığını, geleceğe dönük planlarını, varlık yönetimini muhasebeden gelen bilgiler doğrultusunda yapan işletmeler, muhasebesine gereken önemi veren her işletme sürekli olarak ilerleme yönünde olmuşlardır.
Bir muhasebe haftasını daha kutladığımız şu günlerde umarım ki bu mesleği icra edenlerin, daha idealist ve daha özverili çalıştıkları, etik kurallardan asla ayrılmadıkları, diğer akademik mesleklerde olduğu gibi güçlü bir mesleki örgütlenmeye sahip olabildikleri görebilmek ümidiyle,
Gelecek hafta bir başka konuyla bu köşede görüşmek üzere…
Hoşça kalın…