Farkında mısınız bilmiyorum ama, okumayan, yazmayan bir nesil yetişiyor…

Yarınımızı emanet edeceğimiz gençlerimiz, belki teknolojinin, belki de ülkemizdeki eğitim sistemi sebebiyle yazamayan, okumayan, okusa da okuduğunu anlamayan, anlasa da analiz edemeyen gençlerin çoğunlukta olduğu bir nesil ile karşı karşıyayız.

Çocukluk yıllarımda ellerimiz ağrıyana kadar yazı ödevleri yazdığımı, zorunlu okuma ödevleri ve buna ek olarak, okumanın da farklı taktiklerini, mesela hızlı okumak üzerine öğretmenlerimiz bizlere eğitim verirdi. Hiç unutmam, hızlı okuma yarışmaları düzenlenirdi. Dakikada en çok kelimeyi okuyana öğretmenlerimiz küçük hediyeler takdim ederek, daha bir heveslendirirdi bizleri…

Şimdilerde ise eline minimum düzeyde kalem değen, parmakları tablet ekranından ayrılmayan nesiller yetişiyor. Eskiden el yazısı güzel olan öğrencilerin sayısı bir hayli fazla idi. Şimdilerde ise zaman zaman genç kardeşlerimizin yazılarını gördüğümde ve onlara yazın ne kadar kötü diyerek serzenişte bulunduğumda benim yazımdan kötüleri de var, sınıfın en iyi yazılarından birisi benim yazım diye cevap veren bir kardeşimizin cevabını yeniden hatırladım.

Eski kuşak öğrenciliklerde şiir defterleri, günlükler, hatıra defterleri gibi el yazısının konuşturulduğu, insanların içini döktüğü güzelce kaplanmış defterler olurdu. Şimdilerde gençlerimiz içini sosyal medya sitelerindeki duvarlara döker oldu. Eskiden duvar yazıları olurdu, kimisi siyasi davasını, kimisi aşkını haykırırdı duvara yazdığı yazılarla…

Muhasebecilik mesleğini icra etmem sebebiyle resmi kurumlarla içli dışlı bir hayat sürüyorum. İşim gereği çoğu zaman dilekçeler yazıyor, izahatlar veriyor, çeşitli yazışmalar yapıyorum. Kendimi mesleğin eskilerinden birisi olarak gördüğümden nerde o eski elemanlar, nerde eski muhasebeciler der oldum inanın ki…

İşyerlerimize staj yapmak amacıyla gelen liseli kardeşlerimizi gözlemliyorum. İlk etapta kendilerinden elbette çok yüksek bir performans beklemiyoruz, yazı filan yazdırmak bir tarafa, bazen ellerine bir yazı veriyoruz, inanın okuduğunu anlamakta zorlanıyor birçoğu…

Bir ülkenin kendi vatan sınırlarını koruması ne kadar önemli ise, dilini koruması da bir o kadar elzemdir. Türkçemiz günden güne yozlaşıyor, yabancı kelimelerin cirit attığı bir dil haline geliyor. Gençlerimiz bilinçsiz bir şekilde bu oyunun bir parçası oluyor…

Artık eskisi kadar yazar yetişmiyor. Yazarım diye geçinen bazılarının aslında edebi açıdan değerlendirilebilecek bir eserleri yok. Sırf yazıyor olmak için yazanlar, konuşuyor olmak için konuşanlara şahit oluyoruz.

Bu işin sonu nereye gidecek, hiç ama hiçbir öngörüde bulunamıyorum maalesef…

***

Yine bir ramazan ayının daha sonuna geldik. Malumunuz gelecek hafta bayram, şimdiden herkesi bir bayram telaşı sardı. Sizlere bayram sebebiyle alışverişi abartıp, bayram sonrasında ekonomik dengenizi altüst edecek derecede harcama yapmamanızı tavsiye ederim.

Tutulan oruçların, yapılan yardımların kabul olması dileklerimle şimdiden Ramazan Bayramınızı kutluyorum.

Gelecek hafta görüşünceye dek, sağlıcakla kalın…