11 Ayın sultanı ramazana yeniden kavuştuk. Yine lüks lokantalarda israf yarışları yapılacak, televizyon programlarına çıkan hocalara, orucu bozan ve bozmayan şeyler sorulacak. Gıda firmaları (işini dürüstçe yapanları ayrı tutuyorum) ellerinde son kullanma tarihi geçmek üzere olan, bozulmak üzere olan ürünleri paketlere doldurarak fakir fukarayı sevindirmek isteyen maliyet baskısıyla elini sımsıkı tutan işverenlerin vicdanları ile girecekleri insanlık sınavına şahit olacağız.
Ramazan ayının uzun ve sıcak yaz günlerine denk gelmesi sebebiyle susuzluğun had safhalara ulaştığı günleri yaşıyoruz. Sıcağın ve orucun etkisiyle zaten hali hazırda keşmekeş olan Gaziantep trafiğinde, kendimizi kaybedeceğiz, sinir krizleri geçireceğiz, sağa sola sataşacak yer arayacağız. Yol verme kavgalarında birbirimizi yiyeceğiz, orucun stresini bir yerlerden çıkarmak isteyenlerin hedefi olacağız belki de…
Günü öyle böyle bitirip iftara erişeceğiz. Teravih namazına gitmek yerine şehrin dört bir yanında sahur sonuna kadar hizmet veren kafelerde, lokantalarda vakit geçireceğiz.
Bu ay içinde üstüne düşenlerimiz fıtır sadakalarını verecekler. Diyanet İşleri Başkanlığının 2016 yılı için belirlemiş olduğu kişi başına günlük minimum sadaka tutarı olan 15 TLyi çevremizdeki yoksullara dağıtacağız. Fıtır sadakasından bahsetmişken bu 15 TLnin nasıl belirlendiğini irdelemekte fayda var.
Fıtır sadakası 1 kişinin asgari düzeyde gıda ihtiyaçlarını karşılayabileceği en az tutar olarak belirlenir. Yani küçük bir hesap yapacak olur isek, 4 kişilik bir aile günlük 60 TL ile gıda ihtiyacını giderebilecektir. 60 TLyi 30 Gün ile çarpmamız halinde toplam 1.800 TL yapar ki, 1.300 TL asgari ücretle geçinmek zorunda kalan bir ailenin sırf gıda ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak olduğu Diyanet tarafından da tescil edilmiş oldu.
Ramazan boyunca görevleri icabı iftar ve sahur arasında çalışmak zorunda olan kamu ve özel sektör emekçilerini de anlayışla karşılamalıyız. Onların işi her ne kadar vatandaşa hizmet etmek olsa da, onları da biraz olsun anlamalıyız. Kendimizi onların yerine koymalıyız. Ramazan boyunca evinde sadece 3 kez iftar edeceğini bildiğim çevremdeki tanıdıklarımın yerine kendimi koymak, o durumda kendimi düşünmek bile istemiyorum.
Bu arada köşe yazımı yazdığım anlarda haber sitelerine düşen Ramazan Bayramı tatili haberini de sizlerle paylaşmakta fayda var. Bakanlar Kurulunun aldığı karara göre bayram tatili 9 güne çıkarıldı. Tabi kamu çalışanları için geçerli olan bu uygulama özel sektörde ne denli geçerli olur, hepimiz bilmekteyiz. Turizm sektörünün ağır yara aldığı 2016 sezonunda sektörü kurtarabilmek adına alınmış doğru bir karar olması sebebiyle ilgili karar merciini bu kararından dolayı tebrik ediyorum.
Ramazan boyunca insanlar ellerini, ayaklarını, dillerini haram şeylerden korumaya daha çok dikkat ederler. Küfredenler küfretmemek, sigara ve alkol kullananlar kullanmamak üzere ramazan ayı boyunca kendilerine söz verirler. Namaz kılmayanların namaza başladığı, ibadete yöneldiği güzel günlerdir ramazan günleri…
Türkiyede ramazanın nasıl geçtiğini aklıma geldiğince anlatmaya çalıştım. Mümkün olduğunca ramazanı ramazan gibi yaşamaya, büyüklerimizi nerde o eski ramazanlar sözünü daha az söyletmeye gayret gösterelim. Ramazanın getirdiği güzellikleri hayatımızda sürekli hale getirmeye çalışalım…
Ramazan ayının tüm insanlığa barış ve güzellikler getirmesi dileklerimle, gelecek hafta görüşünceye dek, hoşça kalın…