HÜSEYİN ÇELİK NİYE PROJESİZ

Israrla, bıkmadan usanmadan yazacağım.. Madem Gaziantep'ten aday gösterilmiştir, madem AK Parti genel başkan yardımcısıdır, o zaman bir Gaziantepli olarak böyle bir güce sahip kendisinden, ciddi bir Gaziantep projesi beklemek hakkımız olsa gerek..Geçen hafta yine yazmış ve Gaziantep 2023 projesi için Hüseyin Çelik imzalı ve ağırlıklı yeni birşey göremedim..Yani beni heyecanlandırmadığını üzülerek de olsa söylemeliyim demiş, o projelerin büyük bölümünün mevcut belediyeler ve özel idarelerin projeleri olduğunu, hatta çoğunun hayata gçemek üzere olduğunu belirtmiştim..
Yine tekrar ediyorum..Benim için Hüseyin Çelik'in etkisi ve varlığı, Gaziantep için unutulmayacak ciddi ve büyük projelerdir.. Başbakan Kanal İstanbul diyerek heyecan yarattıysa, Sayın Hüseyin Çelik'de şehrimizde herkesimi mutlu edecek bir proje yaratmalıdır..Sonuna kadar sabırla böyle bir müjdeyi bekleyeceğim..

LİDERLERDEN EN ÇOK KİMİ DİNLİYORSUNUZ

Yakın çevrem dahil konuştuğum tüm siyasi partililere ve kararsızlar dahil önüme gelen herkese soruyorum, Miting meydanlarında ve ulusal televizyonlarda en çok hangi lideri dinliyorsunuz, hangisi sizi çok etkiliyor?diye..Çok ilginç büyük bölümü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu söylüyor. Son günlerde ikinci sırayı Devlet Bahçeli alıyor.. AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan ise dinleme konusunda bu iki liderin gerisinde gözüküyor.. Bu son derece dikkat çekici gelişme..Kılıçdaroğlu'nu dinleyenlerin arasında Ak Partili olanların çokluğu da dikkat çekici. Onlar ölümüne de olsa partilerine oy verecekler ama, liderlerini dinleme konusunda eskisi gibi pür dikkat değiller.. Bahçeli'yi ise genellikle kaset olayından sonra dinleyenler artmaya başladı. Hatta ben kolay kolay dinlemezdim, şimdi dinliyorum. Bu durum şunu gösteriyor Başbakanın üslubu çok sert, gerilim politikası üretiyor sanki..Ayrıca kendisi gibi düşünmeyenlere karşı hoşgörülü olmayışı da dezavantaj teşkil ediyor. Oysa kendisi bu ülkenin Başbakanı.. Söylediklerinin hemen hemen aynı olması, geçen seçime oranla vatandaşta öyle beklenen heyecanı yaratamıyor.. Kemal Kılıçdaroğlu herkesi heyecanlandıran etkileyici projeler sunuyor. Halkın hassas olduğu yolsuzluk konusunda hayli çarpıcı iddialarda bulunuyor. Barışçıl mesajlar veriyor, Kürt meselesine bakış açısı dikkat çekiyor. Devlet Bahçeli'nin ise kaset olayından sonraki çıkışları ve radikal tavırlar alması, ister istemez herkesin ilgisini çekiyor..Bu arada Has Partiyi de unutmamak gerekir. Numan Kurtulmuş'un kısa sürede ilgi çekmeye başlaması, konuşurken dinlemeye değer sözler sarfetmesini de yok saymamalıyız..

MEDYANIN GELDİĞİ SON NOKTA

12 Haziran'a iki pazar kaldı..Partiler arasındaki yarış son hızıyla sürüyor..Ama herşeyi ile AK Parti'nin önde olduğunu söylemeliyim..Gerek kitle ileşitim araçlarını iyi kullanma konusunda, gereksede devletle içiçe gelerek, halkı farklı etkileme metodlarıyla her yönlü üstünlüğünü hissettirdiğini rahatlıkla ifade edebilirim..
Artık kaçınılmaz bir gerçek var ki, Ulusal televizyonların yüzde 90'ına yakını iktidar partisinin yanlışını görmüyor, bununla birlikte inanılmaz bir etkileme gücüyle AK Parti'ye büyük destek veriyor..Bu kolay elde edilecek bir güç değildir elbette.. Medyanın bağımsızlığını yok edecek bu tehlikeli gidişatın sonu nereye gider bilmiyorum..Ama olası bir iktidar değişikliğinde, o medyanın yerle bir olacağını rahatlıkla söyleyebilirim..Onun içindir ki, en küçük bir konuda bile destursuzca saldırıyorlar..Gazeteciliğin, yayıncılığın sınırlarını tanımayacak kadar çılgınlaşıyorlar..

PARAYI VERENİN DÜDÜĞÜ ÇALDIĞI DÖNEM

Buna benzer durum şehrimizde de söz konusu elbette.. Hatta burada iş zivanadan çıkmış durumda.. Gazetecilik rafa kaldırılmış, halkın haber alma özgürlüğüne PARA'nga vurulmuş..Yerel TV'ler tek ses olmuş.. Hepsinde PARAN kadar konuş yöntemi hakim..Maalesef tek yanlı habercilik ve röportaj anlayışı uygulanıyor. Gazetelerin önemli kısmında da aynı uygulama hakim..Onlarda da PARAN varsa yazılırsın uygulaması geçerli.. Bu gerçeği en iyi muhalefet partilerinin yöneticilerinden ve milletvekili adaylarından öğrenebilirsiniz..Öyle şeyler anlatıyorlar donup kalıyorsunuz.. Kısacası Gaziantep'te artık gazetecilik ve habercilik konusunda büyük değişimler yaşanıyor. Holdinglerin, odaların, partilerin, gazetecilikle alakası olmayanların bu mesleğin gücünü kullanmak için dört koldan işgal ettiği mesleğimizin inanırlığı ve güvenirliği dibe vurmak üzeredir..
Bunları okuduktan ve öğrendikten sonra, bizim ne yaptığımızı mı soruyorsunuz... Buna da cevap vereyim Böyle bir ortamda ayakta kalmaya çalışıyoruz..Gaziantep27 olarak en fazla tiraja ve okuyana sahip bir yayın organı olduğumuzu söylemek bile bana tuhaf geliyor.. Ama belirtmek zorundayız.. Biz elimizden geldiğince mesleğimizi yapmaya çalışıyoruz. Her zaman, özellikle de seçim öncelerinde halkın haber alma özgürlüğünü karartmıyor, yaşanan olayları görmezden gelmiyor ve tüm siyasi partilere eşit mesafede kalma mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz..

REKTÖRÜN GÜVEN KREBİLİTESİ

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Sayın Yavuz Coşkun'a yönelik, kentteki entelektüeller başta olmak üzere, kent kültürüyle yoğrulmuş aklı selim sahibi kişilerin, hergeçen gün itibar ve güven krebilitesindeki notlarının düştüğü söylemlerini dinlemek, elbette düşündürücü.. İki koluna çok sayıda karpuzu sıkıştırmasıyla birlikte, eskinin objektif kriterlere son derece duyarlı kimliğinden yavaş yavaş uzaklaştığı ve sadece belirli çevrelerin etkisiyle hareket ettiği yolundaki ifadeler beni çok rahatsız ediyor..
Bu rahatsızlığım, anlatılanları dinledikçe daha da artıyor. Verdiği ve aldığı kararlarda herkesimi ikna edecek mesajlar yerine, sadece belli çevreleri tatmin edici davranışlar sergilemesi, Yavuz hocaya yakıştırılamıyor..Yıllarca kentle bütünleşemediği, kendi kabuğuna çekilerek, Türkiye'nin 6'ncı büyük kenti olmasına karşın, üniversitesinin 12 binler civarında öğrencisiyle kalmasındaki zaaŞyeti, rektör olduktan sonra kısmen de olsa giderebilen ve 20 binli rakamların geçmesini sağlayan, üstelik üniversiteye ivme kazandırmada önemli rol oynayanYavuz Coşkun'un, salt bazı çevrelere yaranma adına doğruluğu tartışılır konuların adresi olması elbette düşündürücü.. Her zaman saygı duyduğum Sayın Coşkun'un, bazı etkinliklere ideolojik yönüyle bakması, Atatürkçü düşünceye hayat tanımama adına, önce söz verdiği tiyatro oyununu son dakikada iptal ettirdiği, senatoyu yanlış karar almaya zorladığı yönünde iddialar, bunları farklı vesilelerle anlatanları haklı çıkartacak noktaya taşıyor....Son yaşanan ve YÖK başkanının müstehcen bulduğu heykelin hemen ertesi günü kolunun kırılması da, bu çevrelerin iddialarını destekler bir ortam yaratıyor.. Daha idari yönlü çalışmaları konusundaki eleştiriler bunların dışında kalıyor tabii ki..
Temennim, Sayın Rektörün son yıllarda yaptıklarını geriye dönük bir şekilde analiz etmesi..Ama şimdiki düşünce yapısıyla değil, Rektör olmadan önceki durumuyla..Yani şu anda kendisine eleştiri getirenlerle aynı görüşte olduğu dönemdeki düşüncesiyle..

HAVAALANI KAVŞAĞI NİYE AYDINLATILMAZ

Herhalde yıllardır peşpeşe yazıp ta, sonuca ulaşmadığını gördüğüm tek olay, Havaalanı kavşağındaki karanlığın bir türlü aydınlığa kavuşturulmayışı olsa gerek..Bir ara DHMİ'nin uçakların inişinde sıkıntı yaratır bahanesiyle engel olduğu söylenmişti. Bende madem öyle o zaman yüksek aydınlatma yerine gece kavşağın belli olabileceği ışık sistemi konulabilirdemiştim..Dün bir okuyucum aradı ve yanında misaŞriyle havaalanına giderken kavşakta ışıksızlıktan az kalsın kaza yapacaklarını dile getirdi. Hatta misaŞrinin yahu ihracatta Türkiye 4'ncüsü oldunuz ama bir havaalanı yolunu bile aydınlatamıyorsunuzdiyerek laf attığını da ekledi..Aynı şeyleri sürekli yazdığım için tekrarlamak istemiyorum. Ama umarım bundan sonra belki harekete geçilir de, o kavşağa çözüm bulunur..

Hepinize iyi haftalar