(Handel/Sarabende dinleyerek okuyunuz)Bir Eylül sabahı gibi gönlümüz,
yaprak yaprak dökülüyor ömrümüz.
Değer görür mü bilmem ama sözümüz, insan olmayana, fazla bile görgümüz.
Haykırır kelimeler, tüm yanlış düzenini insanlığın satır satır.
Gelin görün ki, bu düzene karşı duracak, yoktur neredeyse hiçbir hakikî tavır.
Sabır sabır nereye kadar gider bu kahır!
Çıkarına bakmak, mış gibi yapmak ancak leş beyinli, otlakçı tiplere yakışır.
Sözde çok okur, çok yazar.
Özde ara bul ki ilim, irfan, bilim; ancak bol keseden atar.
Yağmurun kokusunu iyi bilir, tarlası hep hazır.
Elbet bir gün ona da yetişmez o hızır.
Medeniyeti iki çaput giysi, bir kıytırık koleksiyonda arar!
Ağzını gevretip konuşup, bir iki atasözü ile kadehini savurup, piposunu yakınca modern oldum diye hava atıp, saçmalar.
Koca koca raflarına sığmaz kitapları!
Açmaz kapaklarını, açsa bile çizmez satırlarını, çizse bile uyarlamaz alışkanlıklarını ama yapar edebiyatın âlâsını.
Ağzının içi ile tavrının uyumuna bakarsan, anlarsın aradaki farkı.
Okumuş cahil en tehlikelisidir, insanı insanlıktan eder.
Kendine sorsan nimettir, insana insanlık eder.
Tek derdi davası, öten borusuna alan açmak, kıymetli egosuna yafta bulmaktır.
Herkes bilir, kimse ses etmez bu körler sağırlar düzeninde.
Bir iki cakalı tiple takılır, kendini Al Pacino sanır.
İki cümle kurarken, vasıfsızlıktan bunaltır.
Ama sever bizim millet böylesini!
Suratına ayrı, sıfatına ayrı saydırır.
Hangi nitelik ile gelmiş bu noktaya diye sorarsın.
Sorguladığın yerde bir aydınlanma gelir, kaynağı anlarsın.
Ve fakat ifşa edersen böylesini!
Dönme dolapta alırsın tez zamanda yerini.
Derinliğin kıymetini bilmeyen toplumlarda, yüzeysellik sıradanlaşır.
Kötünün el üstünde tutulduğu, yamalı işlerde algılar hantallaşır.
Hantallaşan algıların düşük beklentilerinde, kalite can çekişir, mazide kalır.
İnim inim inler insanlık, millet manyaklaşır.
Yani demem o ki; uzun uzun cümlelerin derin anlamlarında kaybolmaya gerek yok artık.
Basit cümleler yeter de artar bile, memleketime bu güzel düzeni layık görenlere.
Emeksiz yemek yiyip, cefasız sefa sürmeye alışan bünyelere, hiçbir derinlik fayda etmez, Allah sonumuzu hayrede!
Devir, basitlik devridir, kalmadı insanda takdir.
Devir, kaliteye bile sabrın kalmadığı, tüketimin çılgınlık boyutlarını çoktan aştığı günü birlik devridir, kalmadı insanda asır.
Devir, ver yiyeyim, al giyeyim, yap gideyim, sus hemen bitireyim, asla düşünmeyeyim devridir, kalmadı insanda basiret.
Devir, şipşak devridir. Aç gözünü, idrak et.
Devir, sizin anlam katmak için gününüzden gecenizden çalarak, canınızdan kendinizden katarak ortaya koyduğunuz her şeyin üstünün bir çırpıda ve de tek seferde silindiği nankörlük devridir.
Bunu bilmeyen aslında en iyi bilendir!
Devir, paket devri.
Devir, ambalaj devri.
Devir, etiket devri.
Devir, başlık devri.
İçeriğin, ne ya da nasıl olduğu ile ilgilenilen zamanların üstünden geçeli, adamın kürküne değil, kumaşına bakmayalı çok oldu.
Ortalık zibil gibi insan müsveddesi doldu.
Sen sağ ben selamet herkes bir yol buldu.
Ama gelin görün ki; kimsenin bulduğu değildi umduğu.
E tabi ağır sonuçlarını yaşadıkça insanoğlu, gerçekler herkesin bağrına şöyle bir oturdu.
Peki ne oldu?
Yazık oldu.
Çok yazık oldu.