Baykal'a yönelik kaset komplosu, Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığı, apar topar seçimler ve sonrasında kurultay çağrıları.
Muhalefet seçimler öncesinde yükselen halk desteğine, Kılıçdaroğlu ve ekibinin yeterince cevap üretemediğini, yükselen oy yüzdesinin ve artan milletvekilliği sayısının bir başarı sayılamayacağına hükmetmiş. Bu tespit muhaliflerin kurultay çağrısı için öne sürdüğü ilk neden, ikincisi ise partide ki eksen kayması ve Cumhuriyet Halk Partisi'ni ruh ve ideoloji olarak ikiye bölen parti yapısının varlığı..
Gelelim partinin iktidar kanadını oluşturan Kılıçdaroğlu ve ekipmanı içinde bulunanların savunmasına..
Bunlarda bir önceki seçim sonuçlarına ve elde edilen milletvekilliği sayısına vurgu yaparak, artak oy sayısını ve milletvekilliği aritmetiğini yeterli sayıyor ve yeni bir kurultayın toplanmasına gerek duymuyor.
Bu mantıkla Kılıçdaroğlu dönemini yorumlamaya kalkıştığınızda, ortada bir başarı var ve yenilenmiş CHP politbürosunun tasfyesini gerektirecek bir durum yokmuş gibi gözükebilir.
Ancak asıl vahim olan ve sorgulanması gereken durum, Kılıçdaroğlu sonrası CHP'de ki ideolojik değişim ve kimi parti örgütleri üzerinde estirilen siyasi terördür.
Bu manada CHP'li muhaliflerin başarısızlık tezi havada kalacak, ancak partiyi yürüme yolundan saptırarak ABD ve AB planlarına uyumlu hale getirecek bir eksen kayması ile gayri milli unsunların yuvalandığı PM ve MYK'nun varlığı ile muhaliflerin elini güçlendirecektir.
Bu kargaşa içinde iktidar kanadının karşısında ki muhalifler iki yol öneriyor.
1) Genel Başkan dahil olmak üzere partinin çatı yönetimini oluşturacak yeni bir kurultayla yeniden yapılanma,
2) Genel Başkan kalsın, Kılıçdaroğlu ile bir sorun yok. Ancak partinin imajını zedeleyen ve ideolojik olarakCHP ile uyum sorunu yaşayan sivri isimler tesfiye edilsin.
Bu fikirler derin siyasal tahliller sonucu, aklın egemen olduğu bir orta yolu partinin kazan hanesine yazdırabilir. Ancak bu gayri milli güçler, CHP'li olmayan bu Anti-Kemalist unsunlar PM'ne, MYK'na ve Genel Başkan Yardımcılığı gibi ciddi makamlara tırmanırken Kemal Kılıçdaroğlu'nun konumu neydi?
Kemal Kılıçdaroğlu partinin Genel Başkanlık koltuğunda oturuyordu. Birçok Batı vilayetinde parti örgütleri tasfiye edilip, görevden el çektirilirken, milletvekili aday listeleri sağ sekterler ve gayri milli unsunlardan oluşurken, Genel Başkanlık makamını bu iradeden bağımsız düşünmek mümkün gözükmüyor.
Velevki Kılıçdaroğlu bütün bu gelişmelerden bihaberdi diyelim, o zaman adama sormazlar mı, Sen o Genel Başkanlık Makamında ne diye oturuyorsun?diye..
Hakkari'de Özerklik, Tinceli'de Dersim Arşivleri ile gaflete ve delalete düşen Kemal Kılıçdaroğlu Yeni CHP söylemiyle de pek masumane bir yola çıkış öyküsünün kahramanı olmadığını göstermiştir.
Şimdi önümüzde bir tek yol var. Kılıçdaroğlu eğer doğru yaptığı zannıyla yanlış bir yola sapmış ve kurmayları tarafından istismar edilmişse bu durumu tamir etme amacıyla, muhalifler kurultayı toplayacak yeterli sayıya ulaşamazsa dahi kurutultay kararı verecek partinin yeniden asıl rotasına oturmasına yardımcı olması, CHP'ye olan o gönüllü bağlılığın bir gereğidir diye düşünüyorum.
Sade üyesinden MYK'sına kadar her CHP'liyi Baykal'cı, Sav'cı ve gandi'ci olmadan önce CHP'li olmaya ve ilkelerine sahip çıkmaya davet ediyorum..