Türkçe’mizden daha bağımsız olmayan Antepçemiz, kendine has söylemiyle, dilimize katkı sağlıyor. Antepçe bir diğer anlamıyla Türkiye’nin Güneydoğu coğrafyasına ait binlerce yılık kültürel birikimin yazılı ve sözlü söylencelerde özgün tatlar bulmamıza aracılık eden bir sentez dili.
Kuşkusuz bu konuda yazılmış en önemli eser dünyaca ünlü dil bilimcimiz Ömer Asım Aksoy’un “Antep Ağzı” adlı 3 ciltlik yapıtıdır.
Fonetik, Sintaks ve Morfolojik ögeleriyle bir baş yapıt olma özelliğini koruyan bu eser aynı zamanda müthiş öneme sahip bir başvuru kaynakçası olma özelliğini de muhafaza ediyor.
Malumdur ki, milletler dilleriyle yaşar, vücut bulur, mevcudiyetlerini devam ettirirler, ya da yok olurlar.
Bu manada aslolan Türk’ün Türkçe sevgisidir. Zira Türk Türkçe ile var olacaktır. Türk, Türkçe konuşacak, Türk gibi yaşayacak ve erce erkekçe ve Türkçe yani Türk’e yaraşır bir duruşa sahip olacaktır.
Yerel motiflerle beslenen lehçeler, ulu nehire akan ve onu besleyen kollar olarak Türkçemizin debisini yükselterek şiddetini arttıracaktır.
Antep Dili ile ilgili olarak Ömer Asım Aksoy’dan sonra onun açtığı çığırı takip eden ve kalemiyle katkı sağlamaya çalışan, bu konuda denemeleriyle bu devasa kültürün içinde kalma çabasını diri tutmaya çalışanlar oldu.
Ancak yazılanlar, karşılıklı diyaloglar bir dil fantezisinden öteye geçemedi. Ömer Asım Aksoy’un bilimsel ve metodik çalışması bu konuda uzak ara birinciliğini korumaya devam ediyor.
Ömer Asım Aksoy’dan sonra ‘Antepçe diyalogları' yazan ilk isim olarak Celil Göğüş’ü anımsıyorum. Sonrasında Gaziantep27 Gazetesi’nde tefrika edilen Gülay Çil Çalman’ın "Antepçe Şirin hanekleri” adlı çalışmasını örnek gösterebilirim.
Belli bir yaşın kıvamında olanların konuştuğu dili gençler anlamakta güçlük çekiyor.
Sarf edilen Antepçe sözcüklerle, günlük yaşantıda sıkça kullanılan deyimler, kuşaklar arasındaki farkın ne kadar derinleştiğini göstermesi açısından ilginç enstantaneler oluşturuyor.
Antepçe aslında bir geniz dilidir, bunun yanında vurgulamalar ve tonlamalarla kendine apayrı bir hava yaratan albenisiyle kuşakları sarıp sarmalayan tam anlamıyla bir kültür dilidir.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in çağrısına uyarak Türkçemize ve Türkiye'mize sahip çıkarken, Antep'imize ve Antepçemize sahip çıkmayı unutmayalım.