Aradan uzun zaman geçti, Gaziantep maalesef suçluların cirit attığı, trafiğin hiçe sayıldığı, gaspçı ve kapkaççıların rahatlıkla dolaştığı, insanların yolda bile rahat yürüyemediği bir kent haline geldi. Bana ve eşime yapılan saldırı sonrası yaşadığımız gerçekler, kentte kamera sisteminin ne kadar aciliyet gerektirdiğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Ne enteresandır ki, bu dönem içerisinde bazı kurum ve kuruluşların, bunlara resmi ve özel kurumlar dahil, hatta bankaları ve Telekom'u da ekleyebiliriz, doğru dürüst bir kamera sistemine sahip olamadığını öğrenmiş olduk. Olanların ise yasak savma kabilinden koydukları, genellikle bina ve işyeri içerisine ağırlık verildiği, kapılara, cadde veya sokağa dönük bir kamera ağının olmadığına şahit olduk... Kamera sistemi olsaydı, belki de bize saldıranlar yakalanmış olacaktı Oysa işyerleri, kurum ve kuruluşların bu olaya daha ciddi bakması gerekiyordu... Eğer bunlar olmuş olsaydı, şimdiye kadar benim ve eşimin uğradığı saldırı gibi bir çok olaylar çözüme kavuşturulmuş olacaktı. Maalesef aldığımız bilgiler, yapılan istihbaratlarla sonuca gidecek ipuçlarına ulaşsak da, belge ve kanıt konusunda böyle bir ihtiyacı elde edemedik. Bu nedenledir ki, sabırla beklemeye koyulduk. Allah'ın adaletine güvendiğimiz için, saldırıyı azmettirenler ile saldırıyı üstlenip taşeronluğu yapanlar ve bu olayı saptırma vicdansızlığı yapacak kadar ahlaksız ve namussuz olanların, üstelik bunların içerisinde yer alan bazı medya mensuplarının ergeç hakettiklerini bulacaklarına inanıyoruz... Çünkü Allah'ın adaletine inanıyoruz... Bakın MOBESE derken, yine bizim saldırı konusuna geldik... Ama bunları yazmamdaki neden, kentin huzuru ve asayişi bakımından önem taşıdığındandır... Geçtiğimiz gün Vali'nin ve Emniyet müdürünün birlikte yaptığı toplantıda MOBESE sistemine geçilmesi için hazırlığın başlatıldığı haberi, Gaziantep adına son yıllarda yapılmış en önemli bir hizmet olacaktır... Emeği geçenlerin hepsini kutluyor, uygulamanın en kısa zamanda hayata geçirilmesini diliyorum... Belediyeler bu kez gafil avlanmadı Kar "geliyorum" dedi ve geldi. Ancak belediyeler bundan önceki kar yağışındaki hatayı yapmadı ve ana arterleri en kısa zamanda temizleyerek sıkıntı yaşatmadı. Her ne kadar kar yağdıktan sonra don olmaması ve sabaha karşı yağmurun yağmasıyla işler kolaylaştı ama, önemli olan sabahın erken saatlerinde belediyelerin tüm araçlarının caddelerde kar temizlediğini qörmek, bizleri mutlu etti. Her zaman eleştirecek değiliz, bu kez de bravo demek görevimiz olsa gerek. Bu arada eğer dün gece don olmamışsa, biran önce kaldırımların da temizlenip vatandaşların sıkıntıdan kurtarılması gerektiğini hatırlatmada yarar görüyorum. Dolmuş ve Minibüsler gece denetlenmeli
Kar yağışlarında vatandaşların en büyük şikayetleri dolmuş ve minibüslerin gece saat 20 veya 21'den sonra çalışmaması veya çok az dolmuş ve minibüsün hatlarda görev yapması. Duraklarda yarım saatten fazla hatta bazen bir saat dolmuş ve minibüs bekleyen vatandaşlar, bu işin bir kontrol altına alınmasını istiyor. Bu arada Beylerbeyi toplu konutlarında oturanlarda, büyük sıkıntı çekiyormuş. Bir saatte gelen toplu ulaşım araçlarının içerisi tıka basa dolu olduğundan bazen binemiyor veya binseler bile nefes alamayacak hale geliyorlarmış. Büyükşehir Belediyesinin, halk otobüsleri ve minibüslerden sorumlu olan yetkililerin, özellikle kar yağışında geceleri sorumsuz davrananları tesbit etmesinde yarar görüyorum.
Kaçak Elektrik kullananlar mı, bunları yakalayanlar mı haksız
Dürüst insanlara sahip çıkmak dürüst insanların görevidir... Biliyorum bu konu çok hassas... Hatta şimdi bu yazdıklarımdan rahatsız olanlarda çıkacaktır... Özellikle kaçak elektrik kullananlar, bunlara yardımcı olanlar, göz yumanlar hatta kaçak elektriği yakalanan kişilere veya bazı işadamı ile sanayiciler için TEDAŞ müdürünü veyahut iktidar partisinin önde gelen isimlerini arayıp gözyummasını isteyenler... Üzülerek söylemeliyim ki, bazı meslektaşlar... Hepsi ama hepsi bu yazdıklarımdan rahatsız olacaklar...
Ama ne yapalım yani... Yazmayalım mı ? Kaçak elektriği yakalayan TEDAŞ Müdürüne yönelik haksız saldırılara karşı sessiz mi kalalım... Biz değil miyiz, TEDAŞ'ın görevini yapmasını isteyen... Biz değil miyiz sürekli yazılar yazarak TEDAŞ Müdürü Ali Akbağ'ın denetimlerini sıklaştırmasını isteyen...
Biliyorum ki elektrik parası çok yüksek... Sanayici de zaten bu yönde hükümeti insaflı olmaya davet ediyor. Ama pahalı diye bunun kaçağına yönelmek ve kazanılan paraya helal demek ne derece doğrudur... Bir çok bilgiler alıyoruz, bir çok fabrikanın inanılmaz yöntemler uyguladığını, kaçak elektrik kullanma konusunda TEDAŞ yetkililere dudak ısırtacak kadar kurnazlıklar yaptıklarını öğreniyoruz... Aynı uygulamanın evlerde ve işyerlerinde olduğunu öğreniyoruz...
Tüm bunlara karşın TEDAŞ, Ali Akbağ döneminde bir hareket kazanmış... Denetim ve kontroller sıklaştırılmış, nerede kaçak elektrik bulunmuşsa haklarında işlem yapılmış...
Ali Akbağ suç işlemiş, görevini ihmal etmişse gelin birlikte vuralım
İşte bu işlemlerin yapıldığı adreslerden birisi de Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Ca'ın bağevi olmuş... Tutanak tutulmuş, dosyası hazırlanmış, yasal prosedür neyse cezası kesilmiş ve parası alınmış...
Buraya kadar herşey dört dörtlük... Ama ne zaman ki, TEDAŞ Müdürü Ali Akbağ, Şahinbey Bayan Voleybol takımıyla birlikte Macarista'a davet edilmiş, işte burada Ali Akbağ suçlu bulunmuş...
Suçlayanlar "niye kaçak elektriğini yakaladığın bir yetkilinin davetine katılıyorsun" diyorlar. İlk bakışta bu suçlama normal gibi gelebilir...
Ama suçlama yöntemi insana inandırıcı gelmeli.. Eğer kaçak elektriği yakalamasına rağmen göz yummuş ise, ceza yazmamış ve olayı kapatmış ise, hele bunun karşılığı olarak kendisine Macarista'a götürülme mükafatı verilmişse, gelin hep birlikte Ali Akbağ'ı vuralım...
Ama durum hiç te öyle değil. Kaçağını yakalıyor, cezasını yazıyor, Macarista'a da gidiyor... Yani ilişkiyle - görevini karıştırmıyor... Biz neleri duyduk, neleri gördük... İlişki içinde olduğu arkadaşlarının, işadamlarının, kendisini göreve getiren siyasilerin, kaçaklarına göz yumup, devleti milyarlarca zarara uğratanlar hala kamuoyunun dilinde...
Kaldı ki, daha olayın başında yazdığım gibi Ömer Ca'ın da kendi bağevindeki kaçak elektrikten haberi yoktur, nitekim bunu belgeleriyle açıkladı. Eğer haberi olmuş olsaydı, o kadar iddialı konuşamazdı... Ali Akbağ'ı da yurt dışına davet etmezdi... Ali Akbağ'da zaten bu işte bir çürüklük olduğunu görseydi, o Macarista'a gitmezdi...
Burada söyleyeceklerim, herkesin daha duyarlı olması, bir olayı veya gelişmeyi duyduğunda iyice araştırıp öğrenmesi, objektif davranması ve ona göre değerlendirme yapmasıdır...
Eğer bu işte bir pislik görmüş olsaydım, bir kasıt unsuruna rastlasaydım, özellikle Ömer Can hakkında bu zamana kadar herşeyi yazan tek gazeteci olarak, gündeme getiren ben olurdum. Ali Akbağ'ın da dürüstlüğüne olan inancımı rafa kaldırırdım...
Bu yüzden herkesi bir kez daha sağduyuya çağırıyor, dürüst ve görevini layıkıyla yapan insanlara sahip çıkmak gerektiğini hatırlatıyorum...
NOT: Ali Akbağ'ın herhangi bir yasa dışı işleme bulaştığını, kim olursa olsun kaçak elektrik kullanmasına göz yumduğu yolunda bilgi ve belgeye sahip olanlar, lütfen beni arasın...
Hepinize iyi haftalar