Özellikle resmî kurumlarda hizmetten ve görev yapmaktan çok, benim çıkarım ön planda diyenlerin sayısı niye bu kadar arttı acaba.
Rahmetli Turgut Özal’ın başlattığı furyanın son hızıyla devam etmesi, ülkenin ve şehrimizin hiç te hayrına olmuyor. Sadece işini bilenler kazançlı çıkıyor. Kaldı ki bunun artık kontrolü yok. Küçük- büyük demeden götürüyor da götürüyorlar. Selam versen utanmasalar ücreti şu kadar diyecekler. Yani oralardayız artık. Hele fakirsen durumun iyi değilse, öl diyecek kadar pişkinler. Ya emekliler? Ülkenin sırtına yapışmış kemirici bir sürüngen gibi görülüyor adeta. Onlara da ölsün gitsin diyorlar. Anlaşılan korkunç bir gözü dönmüş lük korkunç bir kibir, aşağılık bir düşünce hakim olmaya başladı artık. Birde küçük görmeler var tabii… Dolmuşa otobüse binenleri küçümseyenler, kıyafetleriyle insanları değerlendirenler, hatta daha ötesi düşük marka sıradan aracı olanlara bile bir tuhaf bakanlar türedi bu şehirde. Dahası eğitimli dediklerimizin, eğitim göremeyenleri, yüksek okullara gidemeyenleri küçümseme hastalığı hakim bu ortamda. Sanki onlar düşünemez, fikir yürütemez, iş bilmez cahil cüheladan başka şey değil… İnanın bu gidişat hiç iyi değil. Ne haram biliyorlar ne günah diyorlar. Oruç tutuyorlar haramın en alasını işliyorlar. Namaz kılıyorlar, kafalarında bin tilki gezdiriyorlar. Müslümanım diyorlar, Müslümanlığın yasak kıldığı her haltı yiyorlar. Rüşvet zaten normal hale geldi. Almayanları kınıyorlar resmen. Buna karşılık hala dürüst insanlar var. Ne var ki onlar da yavaş yavaş azalıyor, daha doğrusu bu kadar çürümüşlüğün getirdiği yozlaşma onları da yılgınlığa düşürüyor. Dirençleri kırılıyor ve pes edecek noktaya geliyorlar. Yine de onların sayısı azalsa da, yaşıyor olmaları bu ülkenin temelini sağlam tutmaya yetecek inşallah.
SİYASETTE DURUM DAHA DA BETER
İşin siyaset bölümüne girmedim daha. Orası ayrı bir dünya. Tüm bu yukarıda saydıklarımı ve aklınıza gelenleri toplayın inanın siyasetteki yozlaşmaya ulaşamaz, o kadar net söylüyorum. Yani söylediklerimin üzerine bin koyun, o derece çürümüşlük var siyasette. Orada da elbette duruşuyla dürüstlüğüyle ayakta kalanlar var ama sayıları o kadar azaldı ki… Bu ülkede siyasetçi olacaksan, hele hele iktidar partisine mensup Milletvekili veya teşkilatlarda isen 7 sülalen senin koluna paçana yapışır. Oğlun kızın, akraban ve onların çocukları, öz yeğenlerin, senin etrafını çevirenler ve daha sayamayacağım çıkarcılar… Belediyelerden tutun, taaa Ankara’ya, bakanlıklara, resmi kurumlara, bürokrasiye kadar uzanan devasa bir güç hakimiyeti var. Alımlar satımlar, ihaleler, takipçiler, arsacılık, ithalat, ihracat, inşaat, yani aklınıza ne geliyorsa hepsi için “Devletin malı deniz yemeyen keriz” düsturu hakim. Buna bir de şehirleri ekleyin, belediyeleri resmi kurumları aklınıza getirin. Başkanları nasıl baskı altına aldıklarını hesap edin. Velhasıl işin içinden çıkılmaz bir noktadayız sevgili okurlar.
BİRBİRİNİ YİYECEK NOKTAYA GETİRİLEN CHP
Bakın şehrimizde yerel seçim oldu iktidar partisi bazı ilçeleri kaybetti. Oralarda çalışanlar ne olacaktı? Elbette işten çıkarılırsa onlara iktidar partisine mensup belediyeler el uzatacaktı. Mecburen oluyor tabii. Şimdi yeni bir örnek var karşımızda. 30 yıl sonra belediyeyi kazanan CHP’nin getirildiği durum… Dikkat ediyorsunuz mutlaka hepinizde… Her meclis toplantısında tartışmalar, kavgalar, hakaretler, tehditler havada uçuşuyor. Silah çekmeler, yönetici veya adam yaralamalar işin en vahim yanı. Peki niye? İşte yukarıda bahsettiğim sancıları yaşıyor Şehitkamil… Çünkü seçimde herkes destek vermiş, çalışmış çabalamış, uğraşmış, haliyle kazanılınca bunun karşılığını görmek istiyor. Kimsenin şehri ve ilçeyi düşündüğü yok. Varsa yoksa oğlunu kardeşini yakınlarını belediyeye yerleştirmek. Bazıları belli bir bölümde yetkili olmak istiyor. Hele meclis üyeleri? İnanın hepsinin hesapları ayrı, içlerinde bazılarını bildiğim için onları ayrı tutuyorum tabii. Yani kimse kusura bakmasın hep akçeli işler tercih ediliyor. Elbette hepsi değil, ama önemli bir kısmı bu kafayı taşıyor. Partinin de işi zor, çünkü onlar 30 yılda bir belediye kazanmış, bunun karşılığını görmek zorunda. Yani gencecik bir adam başkan olmuş ama kime hizmet edeceğini, kiminle irtibat kuracağını şaşırmış durumda. Zaten genç, üstelik yeterince tecrübeye sahip değil. Ama o da ayrı bir yol tutturunca koskoca CHP birbirini yiyecek noktaya getiriliyor. Üstelik mecliste kendi içinde muhalefet edenler de çıkınca, il ve ilçe teşkilatları da bunlara seyirci kalınca, bu iş adeta başkanla meclis üyesinin kavgasına dönüşüyor. Hem de ne kavga. İnanın tüm olayların temelinde bu çekişme yatıyor.
ŞEHİTKAMİL’DE MUHALEFETE GEREK YOK ÇÜNKÜ CHP İÇİNDEKİLER YETİYOR
İşin ve trajikomik tarafı ney biliyor musunuz ? Başkanın bu sorunları kendisinin çözeceğine inanarak yola çıkması. Çevresinde kendisi dışında farklı düşünüp yol gösteren kimsenin olmayışı. Dahası söyleyen ve uyaranlar olsa dahi bildiğini yapması… Velhasıl Şehitkamil Belediyesinde muhalif partili meclis üyelerine gerek kalmıyor. Çünkü CHP kendi kendileriyle kavgalarıyla muhalefete fazla iş bırakmıyor. Buna rağmen AK Parti Grup Başkanı Mehmet Haz, bunları görüp fırsat bilerek biraz yangına körükle, biraz da rakiplerinin zayıflaması adına ciddi bir strateji izliyor. Şunu da söylemeliyim mutlaka. Başkana Mecliste, partide ve belediyede karşı olan CHP’li muhalifler aslında seçim öncesi inanılmaz bir dayanışma içerisindeydi. Hatta Başkan en zorlayıcı olan bazı partililerle bir zamanlar kol kola gezmiş, seçim çalışması yapmış, hatta yediği içtiği ayrı gitmeyecek noktada hareket etmişti. Ne zamanki belediye kazanıldı işler değişti. İşte o kazanılmış seçim sonrası aslında başkan partinin akil insanlarını toplasa, tecrübeli abilerden faydalansa, Milletvekilleriyle el ele omuz omuza olsa bunlar yaşanmazdı. Doğrusu söylemek gerekirse yapmadı. Hatta ziyaretime geldiğinde bende söyledim kendisine. Ki defalarca bu köşede yazdım yapması gerekenleri.
CHP DE GÖSTERMELİK BİRLİKTELİK
Son bölüme geçip bitireyim yazımı. Şu anda CHP’de il başkanıyla belediye başkanı sadece göstermelik birliktelik sergiliyorlar. İlçe başkanını da eklemeliyim. Güvenilir partililerin de görüşlerini aldığım için rahat konuşuyorum, il başkanı belediye başkanından pek hazzetmiyor. Hatta onun aleyhinde laf götürüp getirenleri dinliyor, kesip atmıyor yani. Çok daha ilerisi var da artık siz anlarsınız onları… Milletvekilleri kırgın ve küskün. Daha ne söyleyeyim ki… Elbette bunlar aşılabilir, partinin çıkarına ortak hareket yolu bulunur. Ama işte ona da fırsat tanımıyorlar. Çünkü belediyede gerçekten bu dağınıklıktan, bu küslükten, bu dedikodudan nemalananlar var. Eğer Umut Yılmaz’ın yanında kendisini uyaran, hatta azarlayan, yol gösteren eğriyi doğruyu sonuçlarıyla birlikte anlatabilen kişiler olmazsa, ben bu tür yazıları sürekli yazabilirim.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR