Demokratik sol hareket 14 yıl önce fikir babasını kaybetmişti. 14 yılın sonunda bu kez Demokratik solcular annelerini kaybettiler.
Ecevitleri kaybeden Türk siyasetinde böylece bir devir kapanmış oldu. Onların yokluğunda oluşan boşluğun siyasal zeminde nasıl bir çıkmaza dönüştüğü malum.
Sene 1977, "6 Haziran, Ecevit Başbakan" sloganın atıldığı yıllar.
Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol öğretiyi '"Umut" gazetesiyle kitlelere duyuruyordu. Gazete bir anlamda CHP'nin yayın organı vazifesini görüyordu.
Rahşan Ecevit gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğünü yaparken, ben henüz 16 yaşındaydım. Yazı ve şiirlerim "Umut" gazetesinde yayınlanıyordu. Ecevitlerle olan fikir ve duygu bağımın temelleri işte bu yıllara tekamül ediyor.
Yetmişli yılların son çeyreğinde başlayan bu birliktelik 12 Eylül Müdahalesiyle akamete uğrasa da gönül bağımız her zaman devam etti.
Bülent Ecevit siyaset yasaklısıydı. Derken Halkçı Parti kuruldu.
Siyasal tercihimizi ve tavrımızı Halkçı Parti'den yana kullanmıştık.
Ardından SODEP kurulmuş, daha sonra Halkçı Parti, SODEP birleşmesinden SHP, sosyal demokrat bir parti olarak sol yelpazedeki boşluğu doldurmak üzere sahaya inmişti.
Beklemeye ve Sol'daki bu dalgalanmanın nereye varacağını kestirmeye çalışıyorduk. Nitekim 1986 yılında DSP kurulunca yönümüzü ve siyasal tavrımızı kesin olarak belirleme şansını yakaladık.
1987 yılında Merkez ilçe 2. başkanlığı, 1993 yılında ise İl 2. başkanlığı yaptım.
Yöneticilik yaptığım yıllarda ve partiden uzaklaştığım ve kendimi siyasal nadasa bıraktığım zamanlarda da Ecevitlerle olan bağım devam etti.
Bülent Ecevit’in “hem şair, hem politikacı. Tıpkı bana benziyor" dediği kişi bendim ve ilk kez yüzyüze görüşme fırsatı elde ettiğimde, şiirlerimi Batı Trakya'da yayınlanan dergilerde ve gazetelerde okuduğunu söylüyordu.
Irk'ı, dil'i ve dini ne olursa olsun, bu konuda yeryüzünün tek milleti olan şairler elbette birbirlerini anlayacaklardı.
Müteakiben sonraki görüşmemizde kendisi için yazdığım şiiri takdim ettiğimde imzalamamı istemişti.
Fırsat bulduğumuz her halükarda ilgi ve iletişim içinde olduk. Sağlığıma, iş durumuma varıncaya kadar benimle ilgileniyorlardı.
Rahşan Ecevit'e, “Köylü Derneği yayınları"ndan bahsetmiş, başta "Haşhaş sorunu" ve "Demokratik Sol'da Temel Kavramlar ve Sorunlar" gibi cep kitaplarının tıpkı basımlarının yeniden yapılmasını, partinin "Demokratik Sol Akademilere" dönüşmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Beni ilgiyle dinleyen ve mukabele eden Rahşan Ecevit'e daha sonra Oran'da bu konuyla ilgili olarak bir dosya sunacaktım.
Bu manada parti okullarının ve Demokratik Sol Akademilerin fikir babası da bendim.
"Ne ezen, ne ezilen, demokratik hakça bir düzen" sloganıyla başlayan bu yola çıkış öyküsü, "Ezmeden yöneten, sömürmeden üreten bir süreç için" DSP'de ete kemiğe bürünmüş, bizlerde bu yolun yoldaşları olmuştuk.
İki ayrı mitingde dengesini kaybeden Bülent Ecevit'i kucaklayarak muhtemelen yaralanmaktan kurtarmakta dahil yaşanmışlıklar ve çokça anılar var geçmişin heybesinde.
Sonrasında Ecevitlerin adayı olmanın gururu ve bahtiyarlığı var elbette. Galiptir bu yolda mağlup rolünde.
Rahşan Ecevit'le en son Ankara'da Çağatay görüştü.
Bülent Ecevit'in "Savunmam" adlı kitabını imzalamış (4 Ocak 1918) selam ederek göndermişti.
Onlar görevlerini yerine getirmiş olmanın iç huzuruyla yaşamlarını noktaladılar.
Aramızda olmasalarda fikirleriyle, yürüdüğümüz yolu aydınlatmaya ve duruşlarıyla Türkiye'ye katkı sunmaya devam edecekler.