Geçtiğimiz hafta ana haber bültenlerini karıştırırken,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın şehirlerdeki gürültü kirliliğinin önlenebilmesi adına yeni bir proje geliştirdiği haberini izledim.Gürültü kirliliğinin baş aktörü olan korna kullanımının sınırlandırılabilmesi adına ilk etapta şehirlerin trafik yoğunluğunun yüksek olduğu kavşaklara ve sonrasında trafiğin her noktasına korna sesi algılayıcı cihazların yerleştirileceğini öğrendim.
Hız kontrol radarları gibi bir sisteme sahip olacağını tahmin ettiğim bu yeni cihazlar,trafikte gereksiz korna kullanan sürücülere cezai işlem uygulamakla görevli olacakmış.Buraya kadar gayet güzel...
Uygulama ilk etapta bir pilot ilde yapılacakmış.
Bu pilot ilimizi öğrendiğimde açıkça söylemem gerekirse, hiç ama hiç şaşırmadım.Pilot il Türkiye'de en çok gürültü kirliliği şikayetinin alındığı il Gaziantep olacakmış...
Gaziantebimiz bir konuda daha tescillenmiş oldu.
Marka şehiriz ya, her konuda markalaşmalıyız,marka tescili alır gibi her şeyimizi tescil ettirmeliyiz.Sağ olsunlar bakanlık yetkilileri korna kullanımı konusunda Gaziantep'i tescillemiş oldu.Yıllardır tescil edilmeyi bekleyen bu özelliğimiz nihayet yetkili bir devlet kurumu tarafından tescillendi.
Bu tescilin yapılmasında emeği geçen başta dolmuşçu esnafımız olmak üzere,taksicilerimize ve diğer ticari araç şoförlerimize teşekkür ediyorum. Tabi sadece ticari araç şoförleri değil,hususi araçların sürücülerini de unutmamak lazım.Onların da gayretlerini görmezden gelemeyiz...
Peki koskoca Türkiye'nin 81 ilinden özellikle neden Gaziantep'in korna kullanımı konusunda açık ara önde olduğunu hiç düşündünüz mü? Nüfusumuzun 10 katı daha yoğun bir nüfusa sahip olan İstanbul'da bile Gaziantep kadar korna kullanımı,gürültü kirliliği yaşanmıyormuş.
İstanbul'a gidip gelen herkes, ağız birliği yapmışçasına kilometrelerce uzayan araç kuyrukları olmasına rağmen, çok nadiren korna sesinin duyulduğunu gelir gelmez söyleme ihtiyacı hissediyorlar.
Yoğun şekilde korna kullananlara gidip sorsak,emin olun hepsinin bir bahanesi vardır.Dolmuş şoförü dakikasının geçtiğini,taksi şoförünün müşterisini acilen bir yerlere ulaştırması gerektiğini,servis şoförlerini işçi ve öğrencilerin gecikebileceğini bahane edecektir.
Bu şehirde herkesin mi acelesi var? Herkes bir yerlere geç mi kalıyor? Bence kimse kusura bakmasın ama,hiç bahane üretmeyelim.
Bence sorunun esas kaynağı Antep insanının tezcanlılığı,sabırsızlığı ve tahammülsüzlüğüdür.Biraz da genel olarak hırçın bir kişiliğe sahip olduğumuzu da söylemek gerekir.Kurtuluş Savaşı'nda Antep Harbi günlerindeki o hırçın, erkeğiyle kadınıyla düşmana asla teslim olmayan, Antepli ruhu aynen devam ediyor.
Bir de üzerine her geçen gün genişlemesi gereken yolların daralması da tuz biber olunca,Antepli sarılıyor kornaya.Şehir trafiğinde herkes kendisini trafik polisi zannediyor."Yeşil yandı hadi geç" dercesine ışık kırmızıdan sarıya döndüğü an her kavşakta en az 3-5 aracın korna çalmasına yıllardır alıştık.Dolmuşçuların selamlaşmak için birbirilerine korna çalmalarına,modifiye araç tutkunlarının pazar günleri araçlarındaki garip sesler çıkaran kornalarına,egzoz seslerine alıştık aslında...
Bana soracak olursanız bu korna meselesi fiili denetimle filan olmaz.Belki inanmayacaksınız ama sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta "Gaziantep Trafik Uygulamaları ve Radar Bilgileri" adında bir sayfa açılmış.Nerede,ne zaman radar uygulaması yapılıyor,sayfa üyeleri radar gördükleri an diğer takipçilerle paylaşıyor.Facebook üzerinden bir de korna uygulaması sayfası açılır,uygulama olan yerlerde kornaya basmayıp,diğer yerlerde yine bildiklerini okurlar diye tahmin ediyorum.
Her şeyden önce bu zihniyetin değiştirilebilmesi adına,toplumda bilinç uyandırıcı çalışmalar yapılmalı.Emniyet kemeri kontrolü yapan mobese kamerasını görünce kemer takan,kamerayı geçtiği an kemeri söken zihniyetin bilinçlenmediği sürece ne yapılsa da boş bence...
Gelecek hafta görüşmek üzere,mutlu haftalar dilerim...