Sahtekarlıkta Son Nokta
Emre Karaoğlu
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte yoğun şekilde dondurma tüketmeye başladık. Çocuklarımız aldıkları hazır dondurmalardaki çubukta bedava yazısını görmeleriyle birlikte koşar adım,2.dondurmalarını almak üzere bakkallara, marketlere akın eder oldular.Hani hep deriz ya, Türkiyede her şeyin bir sahtekârlığı, hileciliği vardır diye…Akıllara durgunluk verecek bir sahtekârlık olayı ile daha tanışmış olduk geçtiğimiz haftalarda…İstanbulda hazır dondurma üreten firmaların, bastıkları bedava yazılı çubuktan çok daha fazlasının geri dönmesi üzerine emniyete yaptıkları şikâyetle birlikte, uzun araştırma ve takipler sonucunda sahte bedava yazılı çubuk üretimi yapan bir çete çökertilmiş oldu.Adamlar tezgâhı kurmuşlar, darphane gibi çubuk basımı yapıp, anlaştıkları marketlerden sahte çubuklar karşılığında dondurma toplayıp, piyasa fiyatının altında, diğer marketlere toptan pazarlamasını yapıyorlarmış.Bu işi 3 yıldır yaptıklarını itiraf eden dolandırıcıların, bu sayede yüz binlerce liralık vurgun yaptığı tespit edilmiş. Uzun lafın kısası, burası Türkiye kardeşim, her konuda sahtekârlık yapmakta uzmanlığa sahip bir millet olarak, yine böyle bir dolandırıcılık olayı ile dünya sahtekârlık tarihine adımızı altın harflerle yazdırmayı başardık.Dürüstlüğün pek para etmediği, alın teri ile çalışıp kazanmanın, zengin olmanın çok zor olduğu ülkemizde, insanların bu gibi kolay yoldan para kazanmak çabalarına girişmelerini çok da yadırgamamak gerek. Zengin ile fakir arasındaki makasın her geçen gün arttığı ülkemizde, parası olan varlığına varlık katmaya devam ederken, fakir fukara da her geçen gün daha da borçlanmaya, daha da zor şartlarda yaşamaya devam etmesi neticesinde bu gibi olaylara yatkın bir kitle oluştuğunu görüyoruz.Düşünsenize ete bin bir türlü hile katanların, süt ürünlerinde onlarca hilekâr uygulamalar yapanların, halkın yiyeceğine, giyeceğine, içeceğine her türlü hilekârlıkla adeta zehir koyan bir zihniyete sahip insanların sayısı dünyanın hiçbir ülkesinde bu denli yüksek değildir.%99u Müslüman olan bir ülke olarak, İslama yüzyıllarca sancaklık etmiş, yüce bir neslin evlatları olarak şu gördüğüm olaylar karşısında utanıyorum. Ne oldu bize, neden özümüzden uzaklaşıyoruz? Türk Milleti bu muydu? Her yasağın, her kanunun bir çıkar yolunu, yasakları delmekteki uzmanlığımızla dünyada ün yapan bir ülke oluverdik. Rüşveti, hırsızlığı, hadislere dayandırarak, dine, kitaba dayandırarak utanmadan yaptıklarına kılıf uyduranları görüyoruz. Allah ıslah etsin, bu millete özünü hatırlatsın, böyle giderse sonumuz hiç mi hiç iyi değil, benden söylemesi…*****Bu arada içinde bulunduğum muhasebe meslek camiasının ve kamu vergi teşkilatının 1-20 Temmuz tarihleri arasında mali tatil yaptıklarını söylemeden edemeyeceğim. Normal zamanda ayın 23 ve 24üne yetişmesi gereken beyanname ve bildirimlerin, muhasebe meslek camiasının mali tatilde olması sebebiyle ilgili beyan ve bildirimlere 3 günlük bir ek süre verilmesinin ne kadar mantıklı olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Sen muhasebecilere, mali müşavirlere 20 günlük tatil hakkı tanı, sonra da ayın 24üne yetişmesi gereken işlere 3 günlük uzatma yaparak 27si olarak bildir.Kanunen 20 gün, gerçekte 3 gün süren mali tatilin tüm muhasebe meslek camiasına hayırlara vesile olmasını diliyorum. : ) Size bu yazıyı, Bordrum dan, Fethiyeden hatta yurtdışındaki bir tatil mekanından yazıyorum sanmayın, mali tatildeyiz ama, işimizin başındayız… Tatil de neymiş, muhasebecilerin, mali müşavirlerin tatil yapmaya hakları var mı ki?Gelecek hafta farklı bir tatil köyünden görüşlerimi bildireceğim köşe yazımı Allahtan bir şey olmazsa yine bu sayfadan okuyabilirsiniz. Ne de olsa tatilimiz devam ediyor… : ) Sağlıcakla kalın…
Yorumlar