Sn. Başbakan İzmirde STKlar ile bir araya geldiğinde başından geçen kısa bir olayı anlatmış; 'Başbakan olduğu ilk günlerde bir yere giderken görevli memurun bir yakınız sizinle görüşmek istiyor efendim diyerek telefonu kendisine uzattığını, kendisinin de söyle o kişiye benim artık bir yakınım yok, Benim 77 milyon yakınım var, hepsi aynı yakınlıkta aynı mesafede, beni kimse yakınım diye arama hakkına sahip değil, çünkü Başbakanlık görevini alan kişinin vazifesi toplumun tüm kesimlerine hangi düşüncede hangi yapıda olursa olsun Başbakanına en yakın halde hissetmeli, hiç kimsede kendini bu konuda ayrıcalıklı hissetmeli, bize oy vermiş vermemiş toplumun her kesimi ile iletişimi sağlamak durumundayız.' demiş...

Hiç kimse bana diğerinizden daha yakın değil, hiçbir STK yetkilisi kendilerine iltimas tanımamızı beklemesin mealinde ifadeler kullanmıştı.

Yeni Türkiye deniliyorsa bunlar yeni Türkiyenin parolası olmalı diye düşünmüş.

Şahsım, teşkilatım ve ülkem adına bu söylemleri çok önemsemiş, inanmıştım.

Sonradan yaşananlarla gördük ki Sn. Başbakanın bu iddialı sözleri atmosfer gereği ağzından dökülmüş.

Yada toplumun gazını almak için kullanılmış söylemlermiş.

Çünkü Başbakan olduğu günden bu yana bir çok hukuksuz uygulama oldu, müdahale etmedi.

Özellikle okul müdürleri değişik bahanelerle görevden alınıp, yerlerine Yandaş sendika üyeleri atanırken , mahkeme kararları ile hukuksuzluk tescillenmişken hiç müdahil olmadı.

Hatta bu usulsüzlüğe müsaade etmeyen valiler bizzat kendi imzasıyla görevden alındı.

2013 yılında toplu sözleşme masasında Kamu Çalışanının hakları unutulduğu için hak kaybına uğradı.

Defalarca kamu öalışanları emekliler haklarının verilmesini istemek üzere taa burnunun dibinde Ankaranın göbeğinde hak diye haykırırken duymadı.

Atamalarda yandaş olmaktan başka kriter gözetilmezken olmaz demedi ,

Bazı vekilleri kendilerine kanuni hakkı olan 'tayin' olmak için yardım istediğinde bile kendilerine biat etmiş sendikaya üye olma şartı koydu yok bu kadar da demedi.

Kendi atadıkları bürokratlar, paralel vb. bahanelerle görevden alınırken bu kadarı da fazla demedi.

Ne yaptı derseniz geçen hafta sonu kamu da hak, hukuk, adalet kavramı bırakmayan, bir çete gibi her köşeyi kendilerine hak bilip tutmak için her şeyi yapan MEMUR-SENin Kongresine katıldı.

Sanki muhalaefet lideri gibi yine bizi cezp edecek söylemler kullandı.

Liyakatten, kabiliyetten, samimiyetten, hak hukuk ve adaletten bahsetti.

Alkışlar cılız, coşku zayıftı çünkü söylemler salonun atmosferi ile uyuşmuyordu.

Hazirunun çoğu Kamuyu talana müasait bir alan sanan, kendi çıkarları için her türlü hukuksuzluğu yapmaya müsait insanlardan oluşuyordu.

Sn. Başbakanın söylemleri ne salona nede biz takip edenlere inandırıcı gelmedi.

İlk defa böyle Sn. Başbakanı bilerek veya bilmeyerek içi boş ifadeler kullandığına şahit oldum.

Ne var bunda değil mi, Valla Sn. Başbakanın yazının başındaki ifadelerini önemsemesem bende ne var bunda derdim.

Ama Sn. Başbakanın söylemleri ile eylemleri birbiri ile çelişiyor, ki bu durum kendilerine yakışmıyor.

Hakkı savunanlar kendileri dışındaki insanlara yaşam hakkı tanımayanlara destek vermemeli.

Toplumun her kesimine eşit mesafede olduğunu söyleyip bir sendikaya hükümet adına teşekkür ediyor, onların kendileri ile paralel hormonlu yükselişini, kamu da oluşturdukları korku imparatorluğunu taktir etmek ifadeleri ile çelişmekten başka bir şey değildir.

Şimdi tek umudumuz Sn. Başbakanın onca çelişkili söylemine rağmen, yandaşları Memur-SENe abartılı övgüsünden sonra; liyakatten, eşitlikten, haktan hukuktan söz edip bundan sonra kimseye iltimas tanımayacaklarını söylemesi….

İnşallah İzmir konuşması gibi olmaz.

NEDİR BU ÇEKTİĞİMİZ 24 NİSANDAN

Türkiye Cumhuriyeti olarak her yıl 24 Nisanda abartısız dokuz doğuruyoruz.

23 Nisan da bayram gecesinde hüsran yaşıyoruz.

Ermeniler özellikle ERMENİ DİASPORASI 1915 Yılında yaşanan trajik olayların peşini bırakmıyor.

Bu yaşananları dünyaya SOYKIRIM ve KATLİAM olarak kabul ettirmeye çalışıyor.

Amaçları TÜRKİYEden toprak ve tazminat almak.Büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek.

Her yıl dost ve müttefik birçok devlet KATLİAM kelimesini kullanıyor. Bizde hayal kırıklığı…

Bizde bir iki yüzeysel tepki sonrası bom boş, hiçbir icraat yok.

Biz ki kendini dünyanın bilmem kaçıncı büyük devleti ilan eden bir dönemdeyiz.

Her yıl 350 gün yat son bir hafta kala OBAMA demez, PUTİN söylemez vs. vs.

Böyle büyük devlet olunur mu, misilleme yapama, rest çekeme, müdahale edeme boş laf kuru gürültü.

Hani olayın tek taraflı değerlendirilmesinden falan vazgeçtik.

Türk Milletine KATLİAMCI mualamesi yapan katil devletler kendi ellerindeki kanı temizlemeden nasıl böyle bir aptallığa imza atar.

Geçmişiyle yüzleşmemiş katliamcılar nasıl olurda bizden hesap sormaya kalkar.

Hani dinime söven Müslüman olsa bari sözü gibi bize iftira atanlar, bizim katledilen insanlarımızı görmezden gelenler temiz olsa, masum olsa bir şey demiyeceğiz.

Gerçi bu memleketin cumhurbaşkanı, başbakanı, yazarları, baş danışmanları zaman zaman diaspora ağzıyla konuşurken Fransız, İngiliz, Rusa ne diyelim.

HAYIRLI CUMALAR