“Kral Çıplak” isimli kitabımda “İsrail’in bölgeyle ilgili planlarının 1982’de detaylı olarak belirlendiğini, Eski Dış İşleri görevlisi, Oded Yinon ‘İsrail İçin Strateji’ başlıklı yazısında; Ortadoğu’nun nasıl parçalanacağını bölme işinde hangi unsurlardan yararlanılacağını açıkça yazdığını” açıklamıştım. 

Buna göre Lübnan Irak ve Suriye, din ve mezheplere göre bölünecek (Sünniler, Şiiler, Dürziler ve Kürtler), İsrail işgalindeki toprakların İsrail denetiminde ayrı bir bölge olarak kalacaktır. Bu plan aynen uygulanıyor. İsrail düşmanı görünen siyasal İslamcılar bunu naralar atarak kutluyor.

Suriye ordusunun aynen Irak ordusu gibi savaşmadan alanı terk etmesi sorgulanması gereken bir durumdur. 2003’te ABD, kimyasal silah ve terör unsurlarını barındırdığı gerekçesi ile Irak’ı işgal etmişti. İşgalden önceki süreçte Irak yönetiminin ve ordusunun işgal güçlerine karşı direneceği sanılıyordu.

Sonradan Kerzani Tarikatı’nın, Irak’ın direnilmeden işgal edilmesinde önemli rol oynadığı ortaya çıktı. Kürtçe anlamı “kimse bilmiyor” olan tarikat, devletin kılcal damarlarına kadar girmiş ve ABD ile anlaşarak “direnişe mâni olmuştu.  Aynı oyun Türkiye için de oynandı. Ve her an oynanabilir!

Suriye’de rejimi devirerek diğer muhalif guruplarla yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir el-Şam Örgütü (HTŞ), aktif bir selefi cihat örgütüdür. Bu nedenle Türkiye’de terör örgütü kapsamına alınmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Bu örgütün, “Esad rejimini yıkmak için ABD ve İsrail ekseninde kurdurulduğu, bazı Arap ülkelerinin destek verdiği, Suriye’nin yıkımı için 137 milyar dolar harcandığı” iddia edilmektedir. ABD Başkanı Trump, “IŞİD’i, Obama ve Hillary Clinton kurdu” demiştir.  

Herkesin merak ettiği HTŞ lideri Colani kimdir? Colani, “Heyet Tahrir El-Şam’ı, El Nusra ve diğer cihatçı yerel grupları toparlayarak kurduğunu, daha önce IŞİD için çalıştığını, bu örgütten ayrıldıktan sonra El Kaide’ye bağlılık sözü verdiğini ancak şu anda sadece Suriye rejimine ve Suriye’deki müttefiklerine karşı mücadeleye odaklanacaklarını” belirtiyor.

“HTŞ, İslami görünümlü ama ABD’nin kullandığı bir örgüttür.” Tıpkı Hamas’ın İsrail tarafından kullanıldığı gibi. Bu tez, son gelişmeler ışığında doğrulandı. Türkiye’ye ve CB Erdoğan’a övgüler yağdıran ABD, Rusya ve Türkiye’nin HTŞ konusunda uzlaşmasını ve HTŞ’ye dokunulmamasını istiyor. Kim karşı çıkacak? Ukrayna ile başı dertte olan Rusya, Ortadoğu’nun bir bataklık olduğunu, şu an çamura dönüştüğünü geç de olsa anladı. 

Çünkü o da Esad ile kaybetti. 

HTŞ, Kürtlere dokunmayacağına dair PYD/YPG’ye güvence verdi. Ve bu sayede kolayca güneye doğru ilerledi.  İsrail ise askersiz bölge olarak ilan edilen işgal altındaki Golan Tepelerindeki yerleşim yerlerini ele geçirerek sınırlarını genişletme karar aldı. Kısacası, Kürtler de İsrail ile sınır oldular!

Fırat’ın doğusunun PYD/PKK kontrolüne geçmesine sebep olan da HTŞ denilen dinci teröristler olmuştur. Korkarım ki Suriye’de yeni rejim oturduktan sonra sınırlarımızın hemen dibinde iki terör örgütü devlet kuracak ve Türkiye bu konuda ikna edilmeye çalışılacaktır.

Türkmenler yerleşik olarak Suriye’de önemli bir nüfusa sahip ama geçici hükümetten bir tek Türkmen bakan olmadığı gibi Halep'in ve Hama’nın geçici il yönetim kadrosunda da tek bir Türkmen bile yok. Ve biz “Halep'i aldık, Halep Kalesi’ne Türk Bayrağı asıldı” diye seviniyoruz. Ne garip şeyler yaşıyoruz, değil mi? 

Suriye Milli Ordusu ya da eski adıyla Özgür Suriye Ordusu (OSO), ABD-İsrail- İngiltere ve Rusya tarafından dikkate alınmadı. Bu devletler aralarından anlaşarak HTŞ’ye yol verdiler. Onlar da ganimetten pay almak için HTŞ’nin peşine takıldılar. Ne ÖSO ne de HTŞ Türkiye açısından güvenilecek yapılar değildirler. 

Yönetenlerin "Muhalifler Şam'a yürüyor, temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin." şeklinde beyanat vermesi; sanırım bölgede söz sahibi olunması için bir alan açmadır. Türkiye bu konuda son derece dikkatli olmalıdır. Çünkü özel kurdurulmuş oluşumlar; parayı kim verirse, kim daha güzel şeyler vaat ederse onların peşine takılırlar. 

HTŞ ve lideri Colani’nin Türkiye ile ilişkilerinin iyi olup olmayacağı alacağı talimatlara bağlıdır. MİT Başkanı’nın Colani ile şehir gezintisi yapması, temsilen Emevi Camisinde namaz kılması, bir yerlere mesaj niteliğindedir. Zira HTŞ, en büyük lojistik desteği Türkiye'den sağlamıştır. CNN başta olmak üzere HTŞ lideri ile röportaj yapılması ve Colani'yi ve sözde ademi-merkeziyetçi politikalarının parlatılması hepsi bir stratejinin gereğidir.  

Suriye de Türkiye ne yapacaktır? Türkiye, Esad rejiminin yıkılmasında başrolü oynayan önemli aktörlerden birisidir. Bu nedenle uluslararası toplumlarda bölgesel güç olarak kabul görüyor. Suriye'nin yeniden şekillenme sürecinde “etkin arabulucu bir güç” olarak görülen Türkiye, bu fırsatı kendi lehine çevirmelidir. 

Türkiye'nin ne isteyeceği gayet açık ve nettir. Suriye'nin kuzeyindeki PYD/YPG/PKK kontrolünde bir Kürt devletinin kurulmasına engel olmak ve Suriyeli mültecilerin vatanlarına geri dönmesini sağlamaktır. 

“İsteyenler kalsın!” anlayışı tehlikeli ve gelecekte sorunlu olacak bir bakış açısıdır. Kalan olacaksa bizim istediklerimizin kalmasıdır.  Ve Türkiye’nin yapması gereken en önemli işlerden birisi de Suriye'nin yeniden inşasında öncü bir rol üstlenmektir.

Bölgedeki emperyal devletlerle ortaklık kurarken ya da ekonomik iş birliği anlaşması yapma durumunda duyarlı olmak durumundayız. Yoksa bize, “Plana Sadık Kal, Kriz Çıkarma!” derler.