Gaziantep27 Gazetesi'nin 13 Mart 2017 tarihli sayısına ait dikkat çekici iki haber var. Birbirini tamamlayan ve birinci sayfadan okurlarına ulaşan her iki haber de Suriyelilere ait.
Gaziantep'i mesken tutan Suriyelilerle ilgili bu iki haber aslında tipik bir Türkiye fotoğrafı.
Birinci haberin konusu: Kimlikleri polis tarafından henüz belirlenememiş iki Suriye'nin bir Türk'ü döverek öldürmesi ve üzerindeki 12 bin lira ile sırra kadem basması olayı.
Şimdi düşünelim. Sığındığı ülkede çekingen, korkan ve edilgen olması gereken bir insan kitleselliğinin bunun tam tersi bir şekilde sığındığı ülkenin yerli halkına tecavüzü, gaspı, tacizi, toplu ya da bireysel şiddeti dayatan başka bir örneği var mı ?
Avrupa'da yaşayan Türklerin münferit hadiseler dışında , ikamet ettiği ülkenin vatandaşlarına gasp, tecavüz, taciz ve şiddet içeren davranışlarda bulunması mümkün mü ?
Kaldı ki, aynı Suriyeliler Avrupa'da sığındıkları her ülkede tecavüz, taciz ve şiddet başta olmak üzere insan onuruyla bağdaşmayan envayi türlü muameleyle karşı karşıya kalıyor.
Göçmen ve Sığınmacı İzleme raporlarında bunlar fazlasıyla var.
Avrupa'nın kötü karnesi Suriyeliler için bir realite.
Ancak söz konusu Türkiye ve Türkler olunca pozisyon birden bire değişiyor.
Saldırgan ve akıldışı cesaretleriyle içgüdüsel davranış modelleri üreten Suriyelilere karşın, Gaziantep ve Türkiye gerçeğinin bir realitesi olarak, geleceğe kaygılı gözlerle bakan, çekingen, ürkek ve özgüveni kalmayan Türkler.
İkinci haberin konusu: Ayakkabıcılar Odası Başkanı İbrahim Buğur'un kendi sektörüyle ilgili yaptığı açıklamalara ait. Başkan Buğur, Ayakkabı sektöründe üretime katılan binlerce Suriyeli işletmeden bahisle Suriyelilerin sektörel olarak boşluğu doldurduğundan bahsediyor.
Özellikle kadın ayakkabı imalatındaki üretimde ağırlıklı olarak Suriyelilerin bu alandaki açığı giderdiği ifade ediliyor.
Hükümetin Suriyelilerle ilgili olumsuz haber yapılmaması konusunda basını uyardığı yolunda
haberler alıyoruz. Ne derece doğrudur bilinmez. Ancak birinci haberin yaydığı ağır kokuyu ve sağladığı bünyevi rahatsızlığı bu ikinci haber ne kadar rehabilite eder tam bir muamma.
Fakat burada İbrahim Buğur'un da, Gaziantep Ticaret Odası'nın da, Büyükşehir Belediye Başkanı dahil olmak üzere benzer akortla açıklamalarda bulunan ve Suriyeli işadamlarının kurduğu şirketleri memmuniyetle karşılayanların hesaplayamadığı bir şey var.
Girdiği ve sirayet ettiği her sektörde Türklerin pazar alanını daraltan, haksız rekabetle, uzun yılların emeği ve mesleki birikimi üzerinde tehdit oluşturan Suriyeli müteşebbisler bir kazanç değil, tersine ekonominin dümenine ortak alma riski nedeniyle Türkler için bir kayıptır.
Çok uluslu emperyal bir oyun olan Suriye oldu bittisiyle bir ülke bir diğer ülkenin içine yerleşmiştir. Her iki haberin ana teması gereği ise boşluk doldurulmuştur.
Sanki Ortadoğu menşeyli dolgu malzemesi istem ve arzusu toplumda tavan yapmış gibi...
Suriyeliler tarafından kurulan bir şirketle ilgili olarak haber yapan muhabirin Suriyeli işletmeciye "bünyenizde kaç Türk işçi çalıştırıyorsunuz" sorusunun cevabı Suriye muhiplerine verilmiş en manidar cevaptır.
"Biz yabancı işçi çalıştırmıyoruz" al da buradan yak.
Türkler kendi vatanında yabancı olarak isimlendiriliyor.
Var mı ötesi ? Bu güzellik uykusundan uyanmanız için başınıza daha nelerin gelmesini bekliyorsunuz ?