PKK silahlı propagandist bir bölücü örgüttür. Bu örgütün siyasal ve askeri varlığı amperyalist
bölge projesinin devamıyla ilgilidir. Yani PKK hareketi emperyalist bir projedir.
PKK'nın doğuşu ve ilk kış uykusuyla besiye çekilmesi döneminin ardından, körfez savaşıyla birlikte batı emperyalizminin bölgeye yerleşmesiyle eş zamanlı olarak büyümesi, PKK'nın emperyalist bir proje olarak Hıristiyan batının kucağında büyüdüğüne delalettir. Emperyalist batının “siyasi çözüm” adı altında PKK'yı Türk devleti ile müzakere masasına oturtma çabaları yoğunlaşmakta, bölücü talepler aleniyet kazanmaktadır.
Kendi anlayışlarına göre Taliban'la ya da El- Kaide ile uzlaşmayan siyasal formülasyona kapalı olanlar her ne hikmetse PKK ile Türk devletini müzakereye zorlayabilmektedir.
Çünkü temelde PKK'nın Kürtlerle ya da kürt haklarıyla ilgili herhangi bir istem ve arzusu bulunmamaktadır. Kürt orijini salt emperyalizme hizmetin bir kamuflajıdır. Tıpkı PKK gibi işbirlikçi AKP'de emperyalist bir projedir. BOP'un eş başkanlığı akan Müslüman kanından dolayı AKP'yi birinci derecede zanlı ilan etmekte sonrasında ise olmuş ve olacaklar konusunda da sorumlu saymaktadır.
İşte bu nedenle PKK'nın siyasal söylemleri AKP'nin siyasal söylemleriyle birebir örtüşmektedir. 20 yıllık bir silahlı propaganda dönemiyle rölantiyede tutulan Türk devletine kazandığı terörle mücadele savaşını müzakere masasında kaybettirmek üzere, emperyalistler diplomatik alandaki en ağır ve en ölümcül darbeyi vurmak için uygun zamanı kollamaktadır.
Diyarbakır'daki son Nevruz şovunda Leyla Zana'nın “Başbakan 2 yıl sonra aranızda olacaktır” kehaneti bu kez Prof. Deniz Ülke Arıboğan'ın “2010 yılında kürt devleti kurulacak” ifadesinde ortaya çıkan takvimler birbirini tamamlar mahiyettedir. Geçen hafta Gaziantep'te konuşan Tuncay Özkan'ın “ Mustafa Kemal'i savunmak suç ise anadan doğma suçluyum” sözlerinin arasında kaynayan açılım politikası, Tuncay Özkan'ın ağzından “Ben Abdullah Öcalan'ın sözlerinin Kürtlere ulaştırılmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Abdullah Öcalan'ı kullanamayan bir Türkiye Cumhuriyeti, emperyalistlerin Kürt maşalarını kullanan araçları haline dönüşür “sözleri zihin bulanıklığının işaretiyle doludur. Zira Abdullah Öcalan'ı kullanalım derken şimdiye kadar olduğu gibi Abdullah Öcalan sizi kullanırsa, karşı projeniz ne olacak?
Kürtlerle, Ankara merkezli milli devletin arasına Abdullah Öcalan'ı tampon olarak oturtmaya çalışan zihniyetin taşıdığı selahiyet ve meşruiyet tartışmalıdır. Birilerinin yumurtladığı bu söylemler Kemalizmin öngörüsü içinde hiçbir zaman olmamıştır. Ankara, İstanbul ve Diyarbakır'da Kürt Enstitüleri kurma istemi Kürtlere art istemler değil, “farklılıklarınızı öne çıkartın” talimatı veren emperyalistlere ait söylemlerdir. Kürt dili ile ilgili eğitim istemi de bölge halkına ait bir istem değildir. Zira Kürtçe eğitimin tek başına bir işe yaramayacağını bölge halkı bilmektedir. Bu istemde yine AB adlı “Birleşik Avrupa Emperyalist ittifakı'nın parçalama ve uydu devletler düzeneğine geçiş aşamasındaki kullandığı argümanlardandır. Kürtlerin tarihsel, kültürel dokusunun bilimsel olarak muhafazasının arzusu demek Anadolu'da Kürtleri Türklerden ayrı bir millet olarak ortaya çıkartmak, müştereklerle birleşmiş bu toplumsal dokuyu ayrıştırarak iki milletli siyasal yapıyı çatışmaya götürmektir.