Bu haftaki köşemde sizlere çok değerli bir insan olan Hâkim Mustafa Necati Daştan’ın müthiş bir yazısını paylaşacağım. Yaşamım boyunca benim uygulamaya çalıştığım, ülkede olmasa da hiç değilse doğduğum ve yaşadığım şehir Gaziantep’te uygulanması gerektiğini sürekli dile getirip kaleme aldığım bu konu ve sorunu Sayın Mustafa Necati Daştan’dan okuyunca mutlaka paylaşmalıyım dedim. Konunun ana teması KIRIK CAM TEORİSİ. Tabii bizim gibi düşünenlerin olması gerektiğine inandığı ve bunun için çaba gösterdiği ama yaşadığımız ülkede ve şehrimizde artık olmasının mümkün görülmeği bir gerçeği gözler önüne sergilemiş Sevgili Daştan… Konuyu kırık camdan açmış ama kuralsız, yasa tanımazlık, suç işleme özgürlüğü dahil her türlü illegali'teye meyilli insanların çoğalmaya başladığı ülkelerde suç işlemeden korkmayan bir toplumun tohumları atılır. Ve zamanla onlar filizlenir çoğalır büyür. İlerleyen süreçte her şeye egemen olmaya başlar. Onun içindir ki, örneğin Gaziantep’te suç işleme oranları her geçen gün artıyor. Trafikte kurallar hiçe sayılıyor. Gürültü kirliliği ile artık baş edilemiyor. Gece yarıları düğün konvoylarının kornalarıyla, silah sesleriyle, havai fişeklerle can havliyle uykunuzdan uyanma talihsizliğine uğruyorsunuz. Ve bunlar kontrol edilip toplumun huzuru için çaba gösterileceğine, tam tersi oluyor. Hele bağ evleri ve sitelerden gelen silah seslerine karşın hiçbir tedbir alınmayışı veya alınsa bile caydırıcı unsurların etkili olmadığı şehrimizde huzur isteyen güven arayan insanları yılgınlığa sevk ediyor. En iyisi fazla uzatmayayım ve hep birlikte Sayın Mustafa Necati Daştan’ın harika yazısını okuyalım: TÜRKİYE NEDEN SUÇ CENNETİ? İnsanların Kırmızı ışıkta geçmesini önleyemiyorsanız yaşadığınız ülkenin bir suç cennetine dönüşmesini de önleyemezsiniz. Nasıl mı? Yakından görelim. Kırmızı ışık bir sembol, kurallara uymayı belirleyen bir sembol. Aslolon şudur: Bir ülkede devlet tarafından konulan kurallar rahatlıkla ihlal edilebiliyorsa o ülkede suç işlemek alelade bir alışkanlık ve üstün bir davranış haline gelir. Zira sarsılan devlet otoritesidir akabinde Dejenere olan bilinçaltımızdaki kurallara saygı duygusudur... Otoritesini koruyamadığınız devletin hiçbir fonksiyonunu da koruyamazsınız. Güvenlik ve kanunlar buna dahildir. KIRIK CAMLAR TEORİSİ "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın" sorusuna New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin cevabı şöyle olmuştu. "Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından bir tanesi kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım." Çünkü siz bunu yapmadığınızda insanlar o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış. Kırık Cam Teorisi" ABD'li suç psikoloğu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Olup bitenleri gizli kamerayla izledi. Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (yani zengin beyazlar) da olaya dahil oldular. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara mâni olamazsınız. Küçük suçlara mâni olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz. Sonuçta ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır. Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım. Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu? Hatta bu olay yargıçların şuuraltındaki adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık halini alır. Buna karşın mağdur ise adalete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır. Ya intikamını kendisi almalı yahut ateşi içine gömmelidir. Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur. İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır. Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur. Bu yüzden diyoruz ki devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır. Takibin takibini yapmazsınız devlet muz cumhuriyetine döner. Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda veya deniz kenarında… İnsanlar kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu şuuraltına adeta kazımalıdır. Şuuraltına yerleşen bu algı insanların karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur zaten. Bu sayede insanlar en küçük sorunlarda dahi kanunları ihlali etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinirler. Ancak tatbik edilen cezaların mağdurlar için tatmin edici bir nitelik arz etmesi şartıyla… Unutmayın… Küçük hataları görmezden gelmişseniz bilin ki daha büyükleri yoldadır. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR