Diyarbakır'da yaşananlar AKP'li hükümetin neden olduğu ilk rezalet değildi elbette. Aynı tondan yaşanmışların bir çırpıda onlarcasını hatta yüzlercesini sayabiliriz.
Egemen devletin meşruiyet sınırları içindeki bir şehri olan "aziz Diyarbakır" bütünün dışında sayılarak, kabuk değiştirmiş ağırladığı konuklara farklı bir kimlik ve aidiyetle hitap etmiştir.
Diyarbakır bu haliyle bir anlamda evsahibi, diğer anlamıyla bir ikramdır.
Kuzeyden gelenler olmayan devletin güneyi ile yaftalanırken, Diyarbakır belediyesine hükmeden şarlatan ise peşmerge başını "Kuzey Kürdistan'a hoşgeldiniz" sözleriyle karşılayacak kadar ileri gidebilmiştir.
Görünüş o ki, Türkiye parçalanıyor..
Türkiye'nin parçalanması görevinin bizzat Türkiye'nin kendisine verilmesi ise ayrı bir ilginçlik.
Devletin bugünkü hali, idama götürülen zavallının kendi ipini temin etmekle sorumlu kılınması gibi hüzünlü ve bir o kadar dramatik bir zamansal geçişi işaret ediyor.
Sürecin taşeronu Öcalan, mimarı ise Erdoğan'dır.
PKK, AKP ve BDP müsellesinin Türkiye'yi getirdiği nokta açık beyan ortada...
Parçalanmaya ait sürecin 30 yılı kan ve şiddetle oluşan silahlı propagandaya , 11 yılı bölünmenin halk bazındaki düşünsel ve ruhsal temellerinin oluşturulmasına aitken, son 3 yılı ise fiziksel koşulların oturtulması ile ilgilidir.
Artık Diyarbakır Ankara'nın yanında değil, karşısındadır.
Diyarbakır Türk kimliğinden arındırılmış ve Amed'e tahvil edilmiştir
Bu süreçte o kadar çok Kürt denilmiştir ki, Türkler tamamen unutulmuş, kimliği ile birlikte yok sayılan bir pozisyona indirgenmiştir.
Bu manada; Diyarbakır`da tarih yazılmamış, tarihe not düşülmüştür. İhanetin ve alçaklığın boyutları ile ilgili olarak alınan karşı notların gereği sahiplerine iade edileceği güne kadar saklı tutulacaktır.
Şalvarlı poşulu, çul ve çabut müptelalarına ait ayrıksalığın salya sümük muhabbetine dönüştürerek birbirini tamamladığı kareler hafızalara nakşolmuştur.
Türk milleti canı ve kanı pahasına kurduğu devletin ve aslisi olduğu milli coğrafyanın dün olduğu gibi bugünde nasıl ve hangi koşullarda sırtlan sürülerinin merhametine terkedildiğini görmeli ve anlamalıdır.
Diyarbakır'da oluşturulan bir ağlama duvarının tozu ve dumanı içinden bir devlet devşirmeye çalışanlar Anadolu'yu yeni bir fetih harekatına zorlamaktadır.
Süreç bu zorlamaya davetiye çıkaranlardan çok, davete zorlananların davete icabetiyle nihayet bulacak olan umumi manzara..
Taşın taş üzerinde, başların ise omuz üzerinde kalamayacağı bir akibete doğru yürümektedir.
Son söz : Şerre de lanet, şerden kaçana da .