'Anayaso' şiirinin meşhur şairiydi o. Yıl 1968, şiiri şairinden önde ilginç bir örnektir Şemsi Belli. Sonraları O'nu bütün Türkiye tanıdı.
Edebiyatımız içinde derin izler bırakarak ayrıldı aramızdan. Orta yaş kuşağından başka tanıyanı yok Şemsi Belli'nin. Günümüz gençliği ise onu Ferdi Tayfur'la olan polemiğinden anımsayacaklardır.
'Emmioğlu' adlı şarkının söz yazarı, ruh ve fikir babasıydı. Zannederim Şemsi Belli aramızdan ayrıldığı o günlerde Ferdi Tayfur'la mahkemelikti ve kırgınlığı hala devam ediyordu.
İstanbul'da 'Son Posta' Gazetesini çıkartıyordu. Gazetesinde, kitaplarımın ilanını neşrediyor, beni İstanbula ve Edebiyat dünyasına tanıtmaya çalışıyordu.
Son derece düzeyli bir abi kardeşliğimiz vardı. Bir hattat zerafetiyle kaleme aldığı mektupları hala arşivimdedir. Aramızdaki bağ 'Son Posta'dan önce kurulmuştu. 'Şiir Defteri' adlı Dergisi'ne kadar sürdü.
Hayatını kaybetmeden önceydi. Antep'te yaşayan bir şair bozuntusu her nasılsa telefonunu bulmuş ve kendisini aramış.
Konu şiir ve edebiyat, arayanda Gaziantep'ten olunca, rahmetli Şemsi Belli beni sormuş. Şair bozuntusu 'Tamer Bey size küs efendim' demiş ve tamamı yalanın üzerine kurulmuş bir senaryo ile Şemsi Belli'nin beynini bulandırmış.
Ben bunları ne zaman duyuyorum? Şemsi Belli hakkın rahmetine kavuştuktan sonra ve o telefon konuşmasına tanıklık eden bir diğer şairden.
Olayın tanığı ve günümüzün kendi çapında nam kazanmış kalemi, şair bozuntusuna neden böyle bir şey yapma gereği duyduğunu soruyor, verilen cevap hayli ilginç ve ve düşündürücüdür. 'Büyüklerin ayaklarına dolanacaksın ki, nam kazanasın ve senden bahsedilsin.'
Toplum içinde yer edinmeyi, edebiyatta var olmayı, yetenekleriyle yada düşünce ve doğrultu tutarlılığıyla elde etmenin uzağında duranlar maalesef bu kabil basit ayak oyunlarından medet umacak kadar alçalabiliyorlar.
Onun içindir ki, zaman zaman yazılarımda bu türden soysuzluklardan getiri bekleyenler için 'alçaklığın tarifi yeniden yapılmalıdır' demişimdir.
Bu tür olaylar insan ırkı var olduğu müddetçe her zaman olacaktır. Nazım Hikmet'in 'Bir provakatör üstüne' adlı şiirini anımsadım ve sizlerle paylaşmak istedim. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Sen çıkmadın
Çıkardılar seni karşıma!
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
Gövdeni yerden bir karış kaldırdılar
Sonra birden bire bırakıp yere
Seni pantolonumun paçasına saldırdılar
Bir düşün oğlum
Bir düşün ey yetimi safa
Sen bu kavgada
Bir nokta bile değil,
Bir küçük, eğri virgül
Bir zavallı vesilesin.
Yıllar önce ayaklarımın arasına dolanmaktan yarar uman o zavallı ile Nazım'ın pantolonunun paçasına saldırılan üç aşağı beş yukarı aynı mensubiyetin mümessili.
Şemsi Belli'nin kitapları önünde, boş yere ve bir hiç uğruna yaralanmış abi-kardeşliğimizin hüznüyle öteki tarafa geçmiş olmasının derin boşluğuyla başbaşayım.
Bunları neden mi yazdım. Birkaç günden beri benzer temaları içeren yazılarıyla Ökkeş Özekşi'yi en iyi anlayanlardan biri olduğum için.
Bir hilkat garibesinden bir adam yaratmaya çalışmanın ne kadar zor ve sonuç vermeyecek bir uğraş olduğuna tanıklık eden biri olduğum için elbette.
İlahi Ökkeş abi 'Bu kaçıncı vuruluşun dost bahçelerinde, bu kaçıncı gerilişin çarmıhına ihanetin.'